kabul edilebilirlik kosullari min

AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI

AİHM’E BAŞVURU YAPMA

kontrol min

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne bir başvuru yapıldığında, Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğü’nde görev yapan hukukçular tarafından öncelikle, bu başvurunun Mahkeme İç Tüzüğün 47. maddesinde belirtilen şartlara uyup uymadığı kontrol edilir (Mahkeme İç Tüzüğü’nün Türkçe çevirisi için buraya tıklayınız). Söz konusu maddede başvurunun sahip olması gereken şekil şartları yer almaktadır. Bu şekil şartlarına uyulmaması halinde başvuru, Mahkeme tarafından incelenmemektedir.

MAHKEME İÇ TÜZÜĞÜN 47. MADDESI

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İç Tüzüğü’nün 47. maddesi (Mahkeme İç Tüzüğü için tıklayınızAİHM’e bir başvuru sunarken başvurucunun uymak zorunda olduğu şekil şartları ile başvurunun içermesi gereken bilgi ve belgelerin neler olmasını gerektiğini belirlemektedir (Mahkeme İçtüzüğü’nün 47. maddesi için tıklayınız). Bu maddenin amacı AİHM’in bir başvuruyu incelemesini kolaylaştırmaktır. Başvurucular, AİHM’in kurallarını ve usullerini periyodik olarak değiştirdiğini bilmelidir, AİHM 2014 yılında bireysel başvurular için daha katı şartlar uygulamaya başlamıştır.

aihm-başvuru

Örnek olarak bir başvuru AİHM’in web sitesinde yer alan başvuru formu kullanılarak yapılmalıdır. Başvuru formunda ilgili alanlar herhangi bir kısaltmak yapmaksızın ve de sembol kullanmaksızın eksiksiz bir şekilde doldurulmalıdır. Başvuru formuna yazılan olgular kısa, öz ve okunaklı olmalıdır. Başvuru formunun ilgili bölümlerinde belirtilmesi gereken bilgilerin, AİHM’in, başvurunun konusunu ve kapsamını başkaca bir belgeyi incelemeksizin belirlemesine yetecek düzeyde olması gerekmektedir.

Madde 47. – Bireysel başvurunun içeriği

1. Sözleşme’nin 34. maddesine göre yapılan bir başvuru, Mahkeme başka türlü karar vermedikçe, Yazı İşleri Müdürlüğü’nün hazırladığı başvuru formu ile yapılır. Başvuru formunda, formun ilgili bölümlerinde istenen tüm bilgilerin ve aşağıdaki hususların bulunması gerekmektedir:

(a) başvurucunun adı, doğum tarihi, uyruğu, adresi, başvurucunun tüzel kişilik olması halinde ise tam adı, kurulma veya tescil tarihi, sicil numarası (eğer varsa) ve resmi adresi;

(b) temsilcisi varsa, temsilcisinin adı, mesleği, adresi, telefon ve faks numaraları ve elektronik posta adresi;

(c) başvurucunun temsil edildiği durumlarda, başvuru formunun yetki belgesi bölümünde tarih ve başvurucunun ıslak imzası olmalıdır. Aynı şekilde, temsilcinin de başvurucu adına hareket etmeyi kabul ettiğini belirtmesi bakımından başvuru formunun yetki belgesi bölümünde temsilcinin de ıslak imzası bulunmalıdır. Mahkeme, bu gerekliliklere uyulmamasına ilişkin zorlayıcı nedenlerin sunulması ve ıslak imzalı yetki formunun makul bir süre içinde Mahkeme’ye iletilmesi halinde, Sözleşmeci Devletlerin iç hukuklarında geçerli olan imzaların kopyalarını veya diğer yetki formlarını kabul edebilir;

(d) aleyhine başvuru yapılan Sözleşmeci Devletin veya Devletlerin adı;

(e) olaylara dair özlü ve okunaklı bir açıklama;

(f) iddia edilen Sözleşme ihlal(ler)ine ve dayanaklarına dair özlü ve okunaklı bir açıklama;

(g) başvurucunun, Sözleşme’nin 35. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen kabul edilebilirlik şartlarına uyduğunu gösteren özlü ve okunaklı bir açıklama.

2. (a) Başvuru formunun ilgili bölümlerinde belirtilmesi gereken, yukarıdaki 1. maddenin e, f ve g fıkralarındaki bilgilerin, Mahkeme’nin, başvurunun konusunu ve kapsamını başkaca bir belgeyi incelemeksizin belirlemesine yetecek düzeyde olması gerekmektedir.

(b) Bununla birlikte, başvurucu, olaylara, ileri sürülen Sözleşme ihlallerine ve gerekçelerine ilişkin ayrıntılı açıklamalarını ekleyerek bu bilgileri tamamlayabilir. Ancak bu bilgiler 20 sayfayı geçmemelidir.

3.1 Başvuru formu başvurucu veya başvurucunun temsilcisi tarafından imzalanmalı ve ekinde aşağıdaki belgeler yer almalıdır:

(a) şikâyete konu olan, yargısal veya başka nitelikteki karar veya işlemlere ilişkin belgelerin örnekleri;

(b) başvurucunun, Sözleşme’nin 35. maddesinin 1. fıkrasında gösterildiği şekilde, iç hukuk yollarını tükettiği ve altı aylık süre kuralına uyduğunu gösteren belge ve kararların örnekleri;

(c) varsa, başka uluslararası soruşturma veya çözüm makamları önündeki başvurulara ilişkin belgelerin örnekleri;

(d) başvurucunun İçtüzüğün 47.§ 1 (a) hükmü uyarınca tüzel bir kişilik olması halinde, başvuruyu yapan kişinin başvurucuyu temsile yetkili olduğunu gösteren belge veya belgeler

3.2 Başvuruyu destekleyici belgelerin tarih sırasına göre listelenmesi, birbirini takip eder şekilde numaralandırılması ve açıkça belirlenmiş olması gerekir.

4. Kimliğinin açıklanmasını istemeyen başvurucu, bu hususu belirtmeli ve Mahkeme önündeki yargılamanın aleniliği ilkesinden ayrılmayı haklı kılabilecek sebepleri bildirmelidir. Mahkeme, kimliğin saklı tutulmasına talep üzerine karar verebileceği gibi kendiliğinden de karar verebilir.

5.1 Bu maddenin 1, 2 ve 3. fıkralarında belirtilen kurallara uyulmaması halinde başvuru Mahkeme tarafından incelenmez, meğerki;

(a) başvurucu bu kurallara uymamasına ilişkin tatminkâr bir açıklama yapmış olsun;

(b) başvuru ihtiyati tedbir istemine ilişkin olsun;

(c) Mahkeme, resen veya talep üzerine, başka türlü karar vermiş olsun.

5.2. Mahkeme her durumda başvurucunun belirli bir zaman dilimi içinde ve uygun gördüğü şekil ve şartlarda, bilgi ve belge sunmasını talep edebilir.

6. (a) Sözleşmenin 35. maddesinin 1. fıkrası anlamında başvuru tarihi, bu maddede belirlenen şartlara uygun başvuru formunun Mahkeme’ye gönderildiği tarihtir. Postane damgası gönderme tarihi olarak kabul edilir.

(b) Mahkeme, makul gördüğü durumlarda, farklı bir tarihi de başvuru tarihi olarak kabul edebilir.

7. Başvurucu adres değişikliğini ve başvurunun incelenmesi bakımından gerekli olan her olayı Mahkeme’ye bildirmek zorundadır.

Başvuruda bulunmak için, başvuru sahipleri internet üzerinden temin edilebilen ve eksiksiz olarak doldurulması gereken başvuru formunu kullanmalıdır. Posta yoluyla gönderilmesi gereken başvuruya ilgili tüm belgelerin kopyaları da eklenmelidir.

AİHM’e sunulan başvuruların önemli bir çoğunluğu, kabul edilebilirlik kriterlerinden bir veya daha fazlasını karşılamadığı için listeden çıkarılır veya kabul edilemez ilan edilir. Lütfen bir başvuruya başlamadan önce başvuru formunun doldurulmasına ilişkin notları ve AİHM’e Başvurunuz bölümünü okuyunuz. Mahkeme, tüm gereklilikleri yerine getirmeyen bir başvuruyu incelememeyi tercih edebilir.

Ayrıca, AİHM “AİHM’e başvuruda bulunmanın doğru yolu” hakkında kısa bir eğitim videosu yayınlamıştır.

2022 yılına ait verilere göre, AİHM 2022 yılında toplamda 53.970 başvuru ele aldı. Bu başvuruların 14.400 (%27)’ü idari olarak reddedilirken 30.585 (%57)’i tek yargıç tarafından kabul edilemez bulundu. Sonuç olarak AİHM’e yapılan başvuruların %84’ü ya idari olarak reddedilmekte ya da kabul edilemez bulunmaktadır (aşağıdaki görsele bakınız). Bu veriler, AİHM’e başvuru yaparken usulü kurallara dikkat etmenin gerekliliğine işaret etmektedir. AİHM’in idari olarak ret sebebi saydığı en sık yapılan hataları bu yazımda, tüm kabul edilebilirlik koşullarını ise aşağıda bulabilirsiniz.

aihm idari ret min

AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI

kabul edilebilirlik

Mahkeme İç Tüzüğü’nün 47. maddesinde yer alan şekil şartları sağlandıktan sonra AİHM başvurunun kabul edilebilirlik koşullarının tamamını karşılayıp karşılamadığını belirlemelidir. Kabul edilebilirlik kararı tek bir yargıç, üç yargıçlı bir Komite veya yedi yargıçlı bir Daire ya da on yedi yargıçlı Büyük Daire tarafından verilebilir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme)’nin ‘Kabul edilebilirlik koşulları’ başlıklı otuz beşinci maddesi aşağıdaki gibidir:

MADDE 35 : Kabul edilebilirlik koşulları

1. AİHM’ye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren dört aylık bir süre içinde başvurulabilir.

2. Mahkeme, 34. madde uyarınca sunulan bireysel başvuruları aşağıda sayılı hallerde ele almaz:

a) Başvuru isimsiz ise; veya

b) Başvuru, Mahkemece daha önce incelenmiş ya da uluslararası diğer bir soruşturma veya çözüm merciine daha önceden sunulmuş bir başka başvuruyla esasen aynı olup

yeni olgular içermiyorsa.

3. Aşağıdaki hallerde Mahkeme, 34. madde uyarınca sunulan bireysel başvuruları kabul edilemez bulur:

a) Başvurunun konu bakımından Sözleşme veya Protokollerinin hükümleriyle bağdaşmaması, dayanaktan açıkça yoksun veya bireysel başvuru hakkının kötüye

kullanılması niteliğinde olması, veya;

b) Başvurucunun önemli bir zarar görmemiş olması; meğer ki Sözleşme ve Protokolleri ile güvence altına alınan insan haklarına saygı ilkesi başvurunun esastan incelenmesini gerektirsin.

4. Mahkeme bu maddeye göre kabul edilemez bulduğu tüm başvuruları reddeder. Mahkeme, yargılamanın her aşamasında bu yönde karar verilebilir.

Bir başvuru kabul edilebilirlik şartlardan herhangi birini karşılayamazsa, bu başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilir, bu başvuru daha sonraki aşamalara ilerleyemez. Tek yargıç, Komite ve Büyük Daire’nin kabul edilemezlik kararına karşı itiraz edilemez, ancak bir Daire tarafından verilen kabul edilemezlik kararına karşı itiraz edilebilir.

KABUL EDİLEMEZLİK KARARININ BİLDİRİMİ

Yazılı Bildirim

Mahkeme, kabul edilebilirlik koşullarını sağlamadığı için bir başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verdiğinde kural olarak bu durumu başvurucu ya da avukatına bildirir. Böyle bir durumda Mahkeme, ilgiliye iki sayfalık (önü ve arkası yazılı) tek bir yazı gönderir. Bu yazının ön tarafında başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verildiğine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüğü’nün Türkçe bilgilendirme metni, arka tarafında ise İngilizce ya da Fransızca yazılmış ve tek yargıç tarafından verilmiş kabul edilemezlik kararı bulunmaktadır.

Yazının ön tarafında bulunan başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verildiğine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüğü’nün Türkçe bilgilendirme metni aşağıdaki gibidir:

aihm kabul edilemezlik karari on sayfa min
AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI 14

Yazının arka tarafında bulunan İngilizce ya da Fransızca yazılmış ve tek yargıç tarafından verilmiş kabul edilemezlik kararı aşağıdaki gibidir:

aihm kabul edilemezlik karari Gorunur veya Acik Bir Ihlalin Bulunmamasi min
AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI 15

‘Başvurunun kabul edilmez olduğuna karar verilmiştir’ Uyarısı

Ayrıca, başvurunun kabul edilemez bulunup bulunmadığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yargılama Süreci arama motoru (AİHM Başvuru Sorgulama Ekranı)’ndan da öğrenilebilinir.

AİHM Başvuru
AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI 16

Öncelikle, yukarıda bir görseli bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yargılama Süreci arama motoru (AİHM Başvuru Sorgulama Ekranı)’nu kullanarak bir başvurunun hangi aşamada olduğunu öğreniniz. Yargılama Süreci arama motoruna ulaşmak için buraya tıklayınız.

AİHM Başvuru
AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI 17

Yaptığınız sorgu sonucu yukarıdaki görseldeki gibi ‘Yargılama süreci sona ermiştir‘, ya da ‘Başvurunun kabul edilmez olduğuna karar verilmiştir‘ şeklinde uyarılarla karşılaşırsanız bu, başvurunun kabul edilemez bulunduğu anlamına gelmektedir. Böyle bir durumda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne posta yoluyla bir yazı göndererek başvurunuzun akıbetini öğrenmeye çalışınız.

EN SIK KARŞILAŞILAN AİHM KABUL EDİLEMEZLİK NEDENLERİ

İç Hukuk Yollarının Tüketilmemesi

Mahkeme’nin uluslararası yetkisine başvurmadan önce, başvurucu ya da avukatının ulusal makamlara, iddia edilen sözleşme ihlallerini önleme veya düzeltme imkânı vermiş olduğunuzu göstermesi gerekir. Diğerr bir deyişle, ilgili ülkede kullanılabilir tüm iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekir (Daha detaylı bilgi için aşağıdaki şu başlığı inceleyiniz: İç Hukuk Yollarının Tüketilmemesi).

İç hukuk yollarının usulüne uygun olarak tüketilmemesi, iç hukuk yollarına başvuru süresinin geçirilmesi ya da usulüne uygun olarak başvurulduğu halde çeşitli sebeplerden dolayı bu başvurudan fegaragat edilemesi durumunda Mahkeme aşağıdaki görselde yer alan kısa bir kararıyla başvuruyu kabul edilemez ilan eder:

aihm kabul edilemezlik karari Gorunur veya Acik Bir Ihlalin Bulunmamasi min
AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI 18

Dört aylık Süre Kuralına Riayet Etmeme

Avukat ya da başvurucu tarafınan usulüne uygun ve eksiksiz hazırlanmış başvurunun, iç hukuktaki en yüksek yetkili yargı organı kararının verildiği tarihten itibaren dört ay içinde Mahkeme’ye sunulması gerekir. Dört aylık süre, normal olarak, en yüksek yetkili ulusal yargı organının kararı verdiği veya bu kararın başvurucuya veya avukatına tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Etkili bir hukuk yolunun bulunmadığı durumlarda ise dört aylık süre, şikâyete konu olan eylem, olay veya kararın tarihinden itibaren işlemeye başlar (Daha detaylı bilgi için aşağıdaki şu başlığı inceleyiniz: Dört aylık Süre Kuralına Riayet Etmeme).

Dört aylık başvuru süresine riayet edilmemesi durumunda Mahkeme aşağıdaki görselde yer alan kısa bir kararıyla başvuruyu kabul edilemez ilan eder:

AIHM Dort aylik Sure Kuralina Riayet Etmeme
AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI 19

Görünür veya Açık Bir İhlalin Bulunmaması

Mahkeme’ye sunulacak şikâyetler, Sözleşme ve Protokollerle güvence altına alınmış olan bir veya birden fazla temel hakkın ihlaline ilişkin olmalıdır ve bu şikâyetler, Sözleşme’ye ve/veya ilgili Protokole taraf olan bir devlete karşı yapılmış olmalıdır.

Başvurucu ya da avukayı tarafından dile getirilen şikâyetler sağlam temellere dayanmalıdır. Şikâyetlere neden olan olaylar açık ve özlü bir ifade ile dile getirilmeli ve ilgili belgeler, kararlar, sağlık raporları, tanık ifadeleri ve şikâyetleri destekleyici diğer belgeler ile bu iddialar desteklenmelidir. Avukat ya da başvurucular, şikâyette bulundukları olguların temel bir hakka haksız bir müdahale teşkil ettiğini gösterebilmelidir (Daha detaylı bilgi için aşağıdaki şu başlığı inceleyiniz: Görünür veya Açık Bir İhlalin Bulunmaması).

Mahkeme’ye sunulan bilgiler incilendiğinde görünür veya açık bir İhlalin bulunmaması durumunda Mahkeme aşağıdaki görselde yer alan kısa bir kararıyla başvuruyu kabul edilemez ilan eder:

aihm kabul edilemezlik karari on sayfa min
AİHM KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI 20

AİHM’İN KABUL EDİLEMEZLİK KARARINA İTİRAZ

Bir başvuru kabul edilebilirlik şartlardan herhangi birini karşılayamazsa, bu başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilir, bu başvuru daha sonraki aşamalara ilerleyemez. Tek yargıç, Komite ve Büyük Daire’nin kabul edilemezlik kararına karşı itiraz edilemez, ancak bir Daire tarafından verilen kabul edilemezlik kararına karşı itiraz edilebilir.

TÜM AİHM KABUL EDİLEMEZLİK NEDENLERİ

Usule İlişkin Kabul Edilemezlik Nedenleri

İç Hukuk Yollarının Tüketilmemesi

Madde 35 § 1 — Kabul Edilebilirlik Kriterleri

“1. Mahkemeye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra (…) başvurulabilir. ”

Aslında iç hukuk yollarının tüketilmesi kuralının mantığı, ulusal makamlara ve öncelikle mahkemelere, iddia edilen Sözleşme ihlallerini önleme veya telafi etme imkânı verilmesidir (bk. Gherghina/Romanya (k.k.) [BD], §§ 84-89 kararında yer verilen ilkeler; Mocanu ve diğerleri/Romanya [BD], §§ 221 ve ardından gelen paragraflar; Vučković ve diğerleri/Sırbistan (ilk itiraz) [BD], §§ 69-77 ve bu kararda yer alan atıflar). Bu mantık, iç hukuk düzeninin Sözleşme ile korunan hakların ihlalinine karşı etkin bir başvuru yolu sağlayacağına dair Sözleşme’nin 13. maddesinde yansıtılan varsayıma dayanmaktadır. Burada Sözleşme tarafından oluşturulan mekanizmanın ikincil niteliğinin önemli bir yönü söz konusudur (Selmouni/Fransa [BD], § 74; Kudła/Polonya [BD], § 152; Andrášik ve diğerleri/Slovakya (k.k.)).

Yukarıdaki varsayım, ulusal hukuka Sözleşme hükümlerinin dâhil edilip edilmediği konusundan bağımsız olarak uygulanır (Eberhard ve M./Slovenya). AİHM yakın tarihli bir kararında, iç hukuk yollarını tüketme kuralının Sözleşme’nin içerdiği koruma sisteminin işleyişinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bunun temel bir ilke olduğunu yeniden vurgulamıştır (Demopoulos ve diğerleri/Türkiye (k.k.) [BD], §§ 69 ve 97; Vučković ve diğerleri/Sırbistan (ilk itirazlar) [BD], §§ 69-77 ve özellikle Akdivar ve diğerleri/Türkiye kararında yer alan diğer atıflar).

İç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu, Sözleşme’nin 35. maddesinin metninin kendisinin de işaret ettiği gibi, uluslararası hukukun genel olarak tanınmış bir kuralıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin insan haklarını koruyan ulusal sistemlere göre ikincil bir koruma sistemi olması amaçlanmıştır ve iç hukukun Sözleşme’ye uygunluğu konusundaki meseleleri karara bağlama fırsatına ilk olarak ulusal mahkemelerin sahip olması uygundur (A, B ve C/İrlanda [BD], §142).

Sözleşme’nin 35. maddesinin 1. fıkrası sadece iç hukuk yollarına ilişkin olup; uluslararası kuruluşlar çerçevesindeki hukuk yollarının tüketilmesini gerektirmemektedir. Aksine, başvuranın davasını diğer bir uluslararası soruşturma veya çözüm mercisine sunmuş olması halinde, başvuru Sözleşme’nin 35 § 2 b) maddesi uyarınca reddedilebilir (bk. aşağıda bulunan başvurunun kötüye kullanımı başlığı).

Dört aylık Süre Kuralına Riayet Etmeme

Madde 35 § 1 – Kabul edilebilirlik kriterleri

“1. Mahkemeye ancak, (…) iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren dört aylık bir süre içinde başvurulabilir. ”

Dört aylık süre kuralının başlıca amacı, Sözleşme kapsamında meselelerin ortaya çıktığı davaların makul bir süre içerisinde incelenmesini sağlamak suretiyle yasal kesinliği sürdürmenin yanı sıra yetkililer ve diğer ilgili kişileri uzun sürecek bir belirsizlik durumunda kalmaya karşı korumaktır (Mocanu ve diğerleri/Romanya [BD], § 258; Lopes de Sousa Fernandes/Portekiz [BD], § 129). Bu kural ayrıca, müstakbel başvuranlara bir başvuruda bulunup bulunmama konusunda düşünmeleri ve eğer başvuruda bulunacaklarsa ileri sürecekleri şikâyetler ve iddialar konusunda karar vermeleri için yeterli zaman sağlar; zamanın geçmesi ileri sürülen meselelerin adil bir şekilde incelenmesinde sorun yaratacağı için, bu kural dava konusu olayların kanıtlanmasını kolaylaştırır (Ramos Nunes de Carvalho e Sá/Portekiz [BD], §§ 99-101; Sabri Güneş/Türkiye [BD], § 39).

Bu kural, AİHM tarafından yapılan denetimin süre yönünden sınırlarını gösterir ve hem bireylere ve hem de Devlet yetkililerine hangi süre geçtikten sonra artık denetimin mümkün olmayacağını bildirir (Radomilja ve diğerleri/Hırvatistan [BD], § 138). Dört aylık süre kuralı Yüksek Sözleşmeci Tarafların eski kararların sürekli sorgulanmasını engelleme konusundaki isteğini yansıttığı gibi, düzen, istikrar ve barış adına meşru bir kaygı teşkil eder (Idalov/Rusya [BD], § 128; Sabri Güneş/Türkiye [BD], § 40; Lopes de Sousa Fernandes/Portekiz [BD], § 129).

İsimsiz Başvuru

Madde 35 § 2 (a) — Kabul edilebilirlik kriterleri

“2. Mahkeme, 34. maddeye göre yapılmış bireysel bir başvuruyu aşağıdaki hallerde dikkate almaz:

a) Başvurunun isimsiz olması; (…)”

Dava dosyasında Mahkemenin başvuranın kimliğini belirleyebilmesine imkân veren herhangi bir unsurun bulunmaması halinde, başvurunun isimsiz olduğu değerlendirilir (“Blondje”/Hollanda (k.k.)). Sunulan formların veya belgelerin hiçbirinde başvuranın adı belirtilmemişse; ancak sadece atıf veya takma isim kullanılmışsa ve yetki belgesi “bilinmeyen bir kişi” tarafından imzalanmışsa, başvuranın kimliği açıklanmamış demektir.

Esas Olarak Mükerrer Başvuru

Madde 35 § 2 b) — Kabul edilebilirlik kriterleri

“2. Mahkeme, 34. maddeye göre yapılmış bir bireysel başvuruyu aşağıdaki hallerde ele almaz:

(…)

b) Başvurunun AİHM tarafından daha önce incelenmiş ya da uluslararası diğer bir soruşturma veya çözüm mercisine daha önceden sunulmuş bir başka başvuruyla esasen aynı olup yeni olgular içermiyorsa.”

Sözleşme’nin 35 § 2 b) maddesinin ilk kısmı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının nihailiğini sağlamayı ve başvuranların yeni bir başvuruda bulunmak suretiyle Mahkeme’nin önceki karar veya hükümlerine itiraz etmelerini önlemeyi amaçlamaktadır (Harkins/Birleşik Krallık (k.k.) [BD], § 51; Kafkaris/Kıbrıs (k.k.), § 67; Lowe/Birleşik Krallık (k.k.)). Diğer taraftan, yargı kararlarının kesin niteliğini ve hukuki güvenliği amaçlamasının yanı sıra, 35 § 2 b) maddesi, Mahkeme’nin yetkisinin sınırlarını düzenlemektedir. Bazı kabul edilebilirlik kriterlerinin esneklikle ve aşırı şekilcilikten uzak uygulanması gerekse de AİHM, bununla birlikte, amacı hukuki güvenliği sağlamak ve yetki sınırlarını belirtmek olan kabul edilebilirlik kriterlerinin uygulanması konusunda daha titiz davranmıştır (Harkins/Birleşik Krallık (k.k.) [BD], § 52-54).

Bir başvuru veya bir şikâyet, “Mahkeme tarafından daha önce incelenmiş olan bir meseleyle esasen aynı olup yeni olgular içermiyorsa”, bu başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilir.

Başvuru Hakkının Kötüye Kullanılması

Madde 35 § 3 (a) — Kabul edilebilirlik kriterleri

“3. Asağıdaki hallerde Mahkeme, 34. madde uyarınca sunulan bireysel başvuruları kabul edilemez bulur:

a) Başvurunun … bireysel başvuru hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olması; (…) ”

Sözleşme’nin 35 § 3 a) maddesinin anlamı doğrultusunda “kötüye kullanma” kavramı, genel hukuk teorisindeki olağan anlamıyla, yani bir hakkı öngörüldüğü amaçlar dışında zararlı biçimde kullanmak şeklinde anlaşılmalıdır. Buna göre, Sözleşme’de başvuranın bireysel başvuru hakkının öngörülen amacına açıkça aykırı olan ve Mahkeme’nin gereği gibi çalışmasını veya önündeki yargılamaları gereği gibi yürütmesini engelleyen bir davranışı, başvuru hakkının kötüye kullanımını teşkil eder (Zhdanov ve diğerleri/Rusya,§§ 79-81 ve bu kararda yer alan atıflar; Miroļubovs ve diğerleri/Letonya,§§ 62 ve 65; S.A.S./Fransa [BD], § 66; Bivolaru/Romanya, §§ 78-82).

Mahkemenin Yargı Yetkisine İlişkin Kabuledilemezlik Nedenleri

Kişi Bakımından (ratione personae) Bağdaşmazlık

Madde 35 § 3 a) — Kabul edilebilirlik kriterleri

“3. Asağıdaki hallerde Mahkeme, 34. madde uyarınca sunulan bireysel başvuruları kabul edilemez bulu:

(a) Başvurunun konu bakımından Sözleşme veya Protokollerinin hükümleriyle bağdaşmaması (…)”

Madde 32 — Mahkemenin yargı yetkisi

“1. Mahkemenin yargı yetkisi, 33, 34, 46 ve 47. maddelerde belirlenen koşullar uyarınca kendisine sunulan, bu Sözleşme’nin ve Protokollerinin yorumu ve uygulanmasına ilişkin tüm sorunları kapsar.

2. Mahkemenin yetkili olup olmadığı hakkında ihtilaf durumunda, kararı AİHM verir.”

Kişi bakımından (ratione personae) bağdaşırlık, iddia edilen Sözleşme ihlalinin, bir Sözleşmeci Devlet tarafından işlenmiş olmasını veya bir şekilde Sözleşmeci Devlete isnat edilebilir olmasını gerektirmektedir. Davalı Devlet, Mahkeme’nin kişi bakımından yetkisiyle ilgili herhangi bir itirazda bulunmamış olsa bile, bu meselenin AİHM tarafından resen incelenmesi gerekmektedir (Sejdić ve Finci/Bosna Hersek [BD], § 27; Mutu ve Pechstein/İsviçre, § 63).

Başvurular aşağıdaki sebeplerle, Sözleşme ile kişi bakımından bağdaşmaz bulunur:

Yer Bakımından (ratione loci) Bağdaşmazlık

Yer bakımından bağdaşırlık (ratione loci), iddia edilen Sözleşme ihlalinin, davalı “Devletin yargı yetkisi alanında” veya “davalı Devlet tarafından fiilen denetlenen topraklarda” meydana gelmiş olmasını gerektirmektedir (Kıbrıs/Türkiye [BD], §§ 75-81; Drozd ve Janousek/Fransa ve İspanya, §§ 84-90).

Başvuruların, Sözleşmeci Devletin toprakları dışında meydana gelen olaylar ile ilgili olması ve bu olaylar ile Sözleşmeci Devletin (yargı yetkisi alanındaki) herhangi bir makam arasında hiçbir bağın bulunmaması halinde; bu başvurular hakkında, yer bakımından (ratione loci) bağdaşmazlık nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilecetir.

Zaman Bakımından (ratione temporis) Bağdaşmazlık

Uluslararası hukukun genel ilkeleri (antlaşmaların geriye yürümezliği ilkesi) gereğince Sözleşme hükümleri; Sözleşme’nin yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelmiş eylemler veya olaylar ya da bu tarihten önce sona ermiş durumlarla ilgili olarak, (Sözleşmeci Devlet bakımından) bağlayıcı değildir (Blečić/Hırvatistan [BD], § 70; Šilih/Slovenya [BD], § 140; Varnava ve diğerleri/Türkiye [BD], § 130).

Zaman bakımından yetki (ratione temporis) sadece, Sözleşme’nin veya Protokollerinin (Sözleşmeci Devlet tarafından) onaylanmasından sonraki dönemi kapsamaktadır. Bununla birlikte zaman bakımından yetki, onaylama tarihinden önce sebebiyet verilen bir haksızlığın veya zararın tazmini için Sözleşmeci Devletlere özel bir yükümlülük getirmemektedir (Kopecký/Slovakya [BD], § 38).

Konu Bakımından (“ratione materiae”) Bağdaşmazlık

Bir başvuru veya şikâyetin konu bakımından (ratione materiae) Sözleşme’ye uygunluğu, Mahkeme’nin maddi yargı yetkisinden kaynaklanmaktadır. Uygulanabilirlik sorunu, konu bakımından Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bir sorun olduğundan, genel bir kural olarak, bu sorunun esasa dâhil edilmesi için özel bir neden olmadıkça, buna ilişkin incelemenin kabul edilebilirlik aşamasında yapılması gerekmektedir (bu konuyla ilgili ilkeler için bk. Denisov/Ukrayna [BD], § 93 ve örnek olarak bk. Studio Monitori ve diğerleri/Gürcistan, § 32).

Bir başvurunun veya şikâyetin Sözleşme ile konu bakımından (“ratione materiae”) bağdaşabilirliği, Mahkemenin esasa ilişkin yetkisine bağlıdır. Bir şikâyetin Sözleşme’yle konu bakımından (“ratione materiae”) bağdaşabilir olması için, başvuran tarafından ileri sürülen hakkın, Sözleşme’yle ve yürürlüğe giren Protokolleriyle korunması gerekmektedir.

Örneğin, sürücü belgesi alma hakkı (X./Almanya, 7 Mart 1977 tarihli Komisyon Kararı), kendi kaderini tayin hakkı (X./Hollanda, Komisyon Kararı) ve Sözleşmeci bir devletin vatandaşı olmayan kişilerin bu Sözleşmeci Devlete girme ve burada oturma hakkı (Peñafiel Salgado/İspanya (k.k.)) veya belirli bir kültürel mirasın korunması için iddia edilen evrensel bir bireysel hak (Ahunbay ve diğerleri/Türkiye (k.k.), §§ 21-26) ile ilgili başvurular kabul edilebilir değildir, bu gibi başvurular hakkında kabul edilemezlik kararı verilmelidir; zira bu haklar, Sözleşme tarafından güvence altına alınan hak ve özgürlükler arasında yer almamaktadır.

Esasa İlişkin Kabuk Edilemezlik Nedenleri

Açıkça Dayanaktan Yoksun Olma

Görünür veya Açık Bir İhlalin Bulunmaması

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme)’nde sayılan resmî kabul edilebilirlik koşullarının tamamını yerine getiren, Sözleşme ile uyumlu olan ve dördüncü derece doktrinine aykırı türden olmayan bir şikâyetin; Sözleşme tarafından güvence altına alınan hakların ihlal edildiğine dair bir izlenim yaratmaması durumunda da bu şikâyet açıkça dayanaktan yoksun olarak kabul edilerek hakkında kabul edilemezlik kararı verilmektedir. Böyle bir durumda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yaklaşımı; şikâyetin esasını incelemekten, herhangi bir ihlal belirtisinin bulunmadığını tespit etmekten ve bu şikâyetin (daha fazla incelemeye gerek duymaksızın) kabul edilemez olduğunu belirtmekten ibarettir. Bu türden bir yaklaşımı gerektiren şikâyetler, üçe ayrılmaktadır.

Keyfiliğe veya Yargılamanın Adil Olmadığına İşaret Eden Herhangi Bir Belirtinin Bulunmaması

İkincillik ilkesine göre; Sözleşme’de yer alan temel haklara saygı gösterilmesini sağlamak, öncelikle ulusal makamların görevidir. Bu nedenle, genel kural olarak, dava konusu olayların tespiti ve iç hukukun yorumlanması, yalnızca ulusal mahkemelerin ve diğer ulusal makamların yetkisi kapsamına girmektedir ve söz konusu mahkeme ve makamların bu konularda vardıkları tespit ve sonuçlar, AİHM için bağlayıcı niteliktedir.Ancak, Sözleşme sisteminin bütününe ilişkin olan hakların etkililiği ilkesi, başvuranın şikâyet ettiği eylemle sonuçlanan karar alma sürecinin -bu süreç idari veya yargısal veya duruma göre her ikisi de olabilir- adil olduğuna ve keyfi olmadığına ilişkin olarak AİHM’nin ikna olabildiği veya olması gerektiği anlamına gelmektedir (burada atıfta bulunulan karar verme süreci, duruma göre idari veya adli veya her ikisi birden olabilir).

Dolayısıyla Mahkeme, ilk bakışta (a priori) aşağıdaki koşulları yerine getiren bir yargılamada (ve aksini ispatlayacak nitelikte herhangi bir emare bulunmadığında) yetkili ulusal mahkemeler tarafından esas yönünden incelenmiş olan bir şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olduğuna hükmedip kabul edilemezlik kararı verebilmektedir.

  • Yargılama, iç hukuk hükümleri tarafından bu amaçla yetkilendirilmiş organlar tarafından yapılmış olmalıdır,

  • Yargılama, iç hukuktaki usulî gerekliliklere uygun olarak yapılmış olmalıdır,

  • İlgili taraf kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulmuş ve bunlar söz konusu makam tarafından gereği gibi dinlenmiş olmalıdır,

  • Yetkili organlar, tarafsız bir şekilde davanın adil bir çözüme kavuşturulmasıyla alakalı olan olaya ve hukuki soruna ilişkin bütün unsurları dikkate almış olmalıdırlar,

  • Yargılama, yeterli gerekçelerin verildiği bir kararla sonuçlanmış olmalıdır.

Amaçlar ile Araçlar Arasında Orantısızlığa İlişkin Herhangi Bir Belirtinin Bulunmaması

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca ileri sürülen hakkın mutlak olmaması ve açık (Sözleşme’de açıkça düzenlenen) veya zımni (Mahkemenin içtihadında belirtilen) sınırlamalara tabi tutulması halinde, Mahkeme’nin genel olarak, şikâyet konusu müdahalenin orantılığını değerlendirmesi gerekmektedir.

Bu hususta izin verilen sınırlamaları açıkça belirten Sözleşme hükümleri arasında; özellikle dört maddeye ilişkin bir grubu, ayrı tutmak gerekir: Bu hükümler şunlardır: 8. madde (özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı), 9. madde (düşünce, vicdan ve din özgürlüğü), 10. madde (ifade özgürlüğü) ve 11. madde (toplantı ve dernek kurma özgürlüğü).

Bütün bu maddeler aynı yapıya sahiptir: Maddelerin birinci fıkraları, temel hakkı belirtmekte; ikinci fıkralar ise devletin söz konusu hakkın kullanılmasına sınırlama getirebileceği durumları belirtmektedir. İkinci fıkralar, birbirleriyle tam olarak aynı şekilde ifade edilmemektedir. Bununla beraber; yapıları aynıdır. Örnek olarak; özel hayata ve aile hayatına saygı hakkıyla ilgili olarak Sözleşme’nin 8. maddesinin 2. fıkrası aşağıdaki gibidir:

“Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”

Sözleşme’ye Ek 4 No.lu Protokol’ün 2. maddesi (serbest dolaşım özgürlüğü) de bu hükümler kategorisine aittir, zira söz konusu maddenin üçüncü fıkrası da aynı şekilde düzenlenmektedir.

Mahkeme, yukarıda belirtilen haklardan birinin kullanılmasına kamu makamları tarafından yapılan bir müdahaleyi incelemesi gerektiğinde, daima üç aşamalı bir değerlendirme yapmaktadır. Şayet gerçekte devlet tarafından bir “müdahale” yapılmış ise (ve bu incelenmesi gereken ayrı bir ön sorundur, zira bunun cevabı her zaman açık değildir), AİHM art arda şu üç sorunun cevabını aramaktadır:

  1. Müdahale, yeterince erişilebilir ve öngörülebilir bir “kanun” tarafından öngörülmekte midir?
  2. Şayet müdahale bir kanun tarafından öngörülmekteyse, bu müdahale ayrıntılı olarak sıralanan “meşru amaçlardan” en azından birini izlemekte midir (ve meşru amaçlar listesi maddeden maddeye göre biraz değişmektedir).
  3. Şayet müdahale meşru bir amacı izlemekteyse, bu müdahale, izlediği meşru amaca ulaşmak için “demokratik bir toplumda gerekli” midir? Başka bir deyişle, bu amaç ile söz konusu sınırlamalar arasında bir orantılılık ilişkisi bulunmakta mıdır?

Yalnızca bu üç sorunun her birine olumlu bir cevap verilebilmesi durumunda, müdahalenin Sözleşme’ye uygun olduğu kabul edilmektedir. Ancak bu sorulara olumsuz cevap verilmesi, bir ihlal tespitine yol açmaktadır. Mahkeme, üçüncü soruyu incelerken, devletin sahip olduğu ve kapsamı koşullara, korunan hakkın niteliğine ve müdahalenin niteliğine göre büyük ölçüde değişiklik gösteren takdir yetkisini dikkate almalıdır (Paradiso ve Campanelli/İtalya [BD], §§ 179-182; İsviçre Raelyen Hareketi/İsviçre [BD], §§ 59-61).

Esasa İlişkin Olarak Nispeten Basit Olan Diğer Sorunlar

Mahkeme, yukarıda belirtilen durumların dışında da esasa ilişkin nedenlerle, ileri sürülen Sözleşme hükmünün ihlal edildiğine dair bir izlenimin oluşmadığına ikna olması halinde, bir şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olduğuna hükmederek kabul edilemezlik kararı vermektedir. Bu durum, bilhassa iki varsayımda meydana gelmektedir:

  • Mahkeme’nin önündeki davada Sözleşme’nin ihlal edilmediği sonucuna varabileceği aynı veya benzer türden çok sayıda ve yerleşik içtihadının bulunması durum (Galev ve diğerleri/Bulgaristan (k.k.));

  • Mahkemenin önündeki meseleyi daha önce özel olarak ele alan doğrudan kararları bulunmadığı halde, mevcut içtihatlarına dayanarak Sözleşme’nin ihlal edildiğinin anlaşılmadığı sonucuna varabileceği durum (Hartung/Fransa (k.k.)).

Yukarıda anılan her iki durumda da Mahkeme’nin davaya ilişkin olayları ve davayla ilgili diğer olgusal unsurların tamamını ayrıntılı ve dikkatli bir şekilde incelemesi gerekebilmektedir (Collins ve Akaziebie/İsveç (k.k.)).

Desteklenmeyen Şikâyetler: Delil Yokluğu

Mahkeme önündeki yargılama, çekişmeli bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla, tarafların – başvuran (ya da avukatı) ve davalı Hükümet – hem fiilen (gerekli olgusal delilleri Mahkemeye sunarak) hem de hukuken (kendi görüşlerine göre, ileri sürülen Sözleşme hükmünün ihlal edilme ya da edilmeme nedenini açıklayarak) iddialarını destekleme sorumluluğu bulunmaktadır.

Mahkeme İç Tüzüğü’nün bireysel başvuruların içeriğini düzenleyen 47. maddesinin somut olaya ilişkin kısmı aşağıdaki gibidir:

“1. Sözleşme’nin 34. maddesi uyarınca, bir başvuru, Mahkeme tarafından aksi yönde bir karar verilmedikçe, Yazı İşleri Müdürlüğü’nün hazırladığı başvuru formu ile yapılır. Başvuru formu, istenen tüm bilgilerin ilgili bölümlerde belirtilmesi suretiyle hazırlanır ve söz konusu formda aşağıdaki bilgiler yer alır:

(…)

d) olaylara dair kısa ve öz bir açıklama;

e) ileri sürülen Sözleşme ihlal(ler)ine ve bu husustaki görüşlere dair kısa ve öz bir açıklama; (…)

2. a) Başvuru formunun ilgili bölümünde belirtilmesi gereken, bu maddenin 1 d) ile f) fıkraları arasında yer alan yukarıdaki bilgilerin tamamı, AİHM tarafından, başka herhangi bir belgeye başvurmaya gerek kalmaksızın, başvurunun mahiyetinin ve kapsamının belirlenmesine imkân verecek yeterlilikte olmalıdır.

(…)

3.1. Başvuru formu, başvuran veya başvuranın temsilcisi tarafından imzalanır ve aşağıdaki belgelerle birlikte teslim edilir:

a) şikâyete konu olan adli veya farklı nitelikteki karar ya da tedbirlere ilişkin belgelerin suretleri;

b) başvuranın Sözleşme’nin 35 § 1 maddesinde öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi şartı ve dört aylık süre kuralına uyulduğunu gösteren belge ve kararların suretleri; (…)

5.1. Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen koşullara uyulmaması, başvurunun AİHM tarafından incelenmemesi sonucunu doğurur. Bu kuralın dışında kalan haller aşağıda belirtilmiştir:

a) başvuran tarafından, söz konusu koşullara uyulmaması hususuna ilişkin olarak yeterli açıklamada bulunulmuş olması;

(…)

c) Mahkeme tarafından re’sen veya başvuranın talebi üzerine aksi yönde bir talimatta bulunulması. (…)”

  • Ayrıca, AİHM İç Tüzüğü’nün 44C maddesinin 1. fıkrası şu şekildedir:

“Taraflardan birinin AİHM tarafından istenen bir bilgiyi sağlamaması veya bir delili göstermemesi veya konuyla ilgili bilgiyi resen açığa çıkarmaması veya yargılamaya etkin bir şekilde katılmaması durumunda, Mahkeme, bu durumdan uygun gördüğü şekilde sonuç çıkarabilir.”

Mahkeme, yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı vermektedir. Özellikle, bu durum aşağıdaki varsayımlarda meydana gelebilmektedir:

  • Başvuranın Sözleşme’nin bir veya birkaç hükmünün ihlal edilme şekli davaya ilişkin olaylar bakımından anlaşılır olmadığı sürece, bu durumu açıklamaksızın söz konusu hükümlere atıfta bulunmakla yetinmesi halinde (Trofimchuk/Ukrayna (k.k.); Baillard/Fransa (k.k.));
  • Başvuranın kendi isteği dışındaki durumlar mevcut olmadığı sürece ve bunu yapmasını engelleyen istisnai koşullar bulunmadığı (örnek olarak, cezaevi idaresi tarafından bir tutuklunun kendi dosyasına ilişkin belgeleri Mahkemeye iletmesine izin verilmediğinde) veya AİHM bizzat başka türlü bir karar vermediği sürece, kendi iddialarını desteklemek için belgelere dayanan delilleri (özellikle mahkemelerin ve diğer ulusal makamların kararları söz konusudur) sunmayı ihmal etmesi veya reddetmesi halinde.
Anlaşılmaz veya Uydurma Şikâyetler

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, şikâyetçi olunan olayların veya Mahkeme’ye sunulmak istenilen şikâyetlerin anlaşılmasını objektif olarak imkânsız kılacak kadar karmaşık nitelikte olan başvuruları, açıkça dayanaktan yoksun bularak reddetmektedir. Aynı durum; uydurma şikâyetler (yani objektif olarak imkânsız, açıkça uydurulmuş veya açıkça sağduyuya aykırı olaylarla ilgili şikâyetler) için de geçerlidir. Bu tür durumlarda, ortalama bir gözlemci açısından (hukuk eğitimi almamış olsa da) Sözleşme’nin ihlal edildiğine dair herhangi bir görünüm bulunmadığı açıktır.

Önemli Bir Zararın Bulunmaması

Sözleşme’nin 35. maddesinin 3. fıkrasının (b) bendi – Kabul edilebilirlik koşulları

“3. Aşağıdaki hallerde Mahkeme, 34. madde uyarınca sunulan bireysel başvuruların kabul edilemez olduğunu

belirtmektedir:

(…)

(b) Başvuranın Sözleşme ve Protokolleri ile güvence altına alınan insan haklarına saygı ilkesinin başvurunun esas yönünden incelenmesini gerektirmediği sürece ve ulusal bir AİHM tarafından usulüne uygun olarak incelenmeyen bir davanın bu gerekçeyle reddedilmemesi koşuluyla, başvuranın önemli bir zarara maruz kalmaması halinde.”

Sözleşme’nin 35. maddesinin 3. fıkrasının (b) bendi üç ayrı unsurdan oluşmaktadır. Birincisi, söz konusu madde, kabul edilebilirlik kriterini belirtmektedir: Mahkeme, başvuranın önemli bir zarara maruz kalmadığı kanaatine vardığında, bireysel başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verebilmektedir. Ardından koruyucu hüküm gelmektedir: Mahkeme, insan haklarına saygı ilkesinin başvurunun esas yönünden incelenmesini gerektirmesi halinde, başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verememektedir. Başvurunun kabul edilemez olduğuna dair bu iki kriter de karşılandığında, Mahkeme, Sözleşme’nin 35. maddesinin 3. fıkrasının b) bendi ve 4. fıkrası uyarınca şikâyetin, kabul edilemez olduğuna karar vermektedir.

WHATSAPP KANALIMI TAKİP EDEBİLİRSİNİZ

Whatsapp
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki davalarda yaşanan gelişmelere,
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına,
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk Hükümeti’ni savunmaya davet ettiği davalara,
  • AİHM’in önemli bildirilerine
  • Yazımlarıma,sıcağı sıcağına ulaşmak için kanalımı WhatsApp kanalımı takip edebilirsiniz.

Similar Posts