Tutma Koşullarına İlişkin AİHM Önündeki Şikayetler: Osman Kaçır ve diğer 56 Başvurucu v. Türkiye
15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında tutuklanan Osman Kacır ve 56 diğer tutuklu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) toplu başvuruda bulunmuş; cezaevi koşullarının Sözleşme’nin 3. maddesini (işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele yasağı) ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular; örgüt üyeliği suçlamasıyla farklı cezaevlerinde mahpus tutulmaktadır. Örneğin Osman Kacır ve bir kısmı İzmir Menemen Tipi, bazıları Silivri L Tipi, Osmaniye, Kocaeli, Manisa, Antalya, Tokat gibi çeşitli ceza infaz kurumlarında kalmaktadır. Şikayetlerini anlatan yazılar ve tutukluluk süreci kayıtlarına göre, ortak özellikleri şu şekilde özetlenebilir:
- Cezaevlerinin Türü ve Bulunulan Yer: Başvurucuların çoğu kapalı cezaevlerinde (“Tip” veya “L Tipi” denilen çoklu hücreli ünitelerde) hükümlü olarak kalmıştır. Örneğin, İzmir Menemen F Tipi ve L Tipi, Silivri L-6, Osmaniye T Tipi, Kocaeli F1/T1, Antalya L, Nevşehir E Tipi gibi çeşitli cezaevleri söz konusudur. İki başvuru da (Davut Tek ve Deniz Aktaş) ailelerinden çok uzak cezaevlerine konulduklarını belirterek ek olarak AİHS 8. maddesi (“özel ve aile hayatına saygı hakkı”) ihlali iddiasında bulunmuştur.
- Tutuklu Kalma Süreleri: Başvurucuların tutukluluk dönemi 2016’dan itibaren çeşitli tarihlerde başlamış, çoğu 2017–2018 arasında devam etmiştir. Örneğin Osman Kacır 31 Mart 2017’den başlayarak İzmir Menemen’de kalmış, diğer başvurucular da genelde bu dönemde tutukludur.
İhlal İddiaları: Madde 3 ve Madde 8
Başvurucuların temel iddiası, aşırı kalabalık ve hijyenik olmayan hücre koşullarının 3. maddeyi ihlal ettiği yönündedir. Somut şikayetleri şu unsurları kapsar:
- Kişisel Alan Yetersizliği: Çok kişilik hücrelerde birden fazla tutuklu bulunması nedeniyle, her kişi başına düşen alanın 3 m²’nin altına kadar indiği; bazen 3–4 m² arasında olduğu, hatta yer yatağında yatma gereği doğduğu iddia edilmiştir. AİHM içtihadında Muršić v. Croatia (2016) kararı, çok kişilik hücrede kişi başına 3 m²’nin altında kişisel alanın varsa madde 3 ihlali için güçlü bir varsayım oluşturduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde Ananyev v. Russia (2012) davasında da mahkeme, her tutuklunun bireysel yatak alanı ve en az 3 m² alana sahip olması gerektiğini vurgulamıştır. Başvurucular, birden fazla kişiyle paylaşılan bu hücrelerde bu standardın ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
- Hijyen ve Sağlık Koşulları: Tuvalet ve duş sayılarının yetersiz olması, lavabo ve duşlara erişim kısıtlamaları, sıcak suyun sınırlı verilmesi, çamaşır ve temizlik malzemesi eksikliği gibi sorunlar da öne çıkarılmıştır. Hükümet kayıtlarına göre çöp toplama haftada üç kez ile sınırlı, buna karşılık adil temizlik/çamaşır imkânı sağlanmadığı iddia edilmiştir. Kirli koğuşlar, rutubetli ortamlar ve sağlıksız yatakhaneler de başvuru metinlerinde yer almıştır. AİHM, cezaevinde asgari hijyen ve sağlık standartlarının sağlanması gerektiğini defalarca vurgulamış; kötü muamele sınırına yaklaşan “rezil ve kirli” koğuş koşularını insanlık dışı olarak nitelendirmiştir.
- Ventilasyon ve Açık Hava İmkânı: Başvurucular, hücre pencere-sayısının yetersiz ve açılma olanağının kısıtlı olduğundan, temiz hava ve doğal ışık yetersizliği yaşadıklarını belirtmiştir. Avrupadaki cezaevi standartlarına göre günlük olarak minimum bir saat açık hava egzersizi hakkı bulunmalıdır. AİHM’in Ananyev kararında ve diğer içtihadında, her mahpusun günde en az bir saat dışarıda hava alabilmesi gerektiği vurgulanmıştır (Açık avlu büyüklüğü ve donanımı da önemlidir). Başvurucular, getirilen kısıtlamalar nedeniyle bu egzersiz hakkının fiilen ihlal edildiğini iddia etmiştir.
- Pasif İçicilik: Bazı başvurucular (örneğin Süleyman Can’ın başvurusu) koğuştaki diğer tutukluların sigara içmesi sonucu kendilerinin pasif içiciliğe maruz kaldığını, kapalı ve kalabalık ortamda sigara dumanı nedeniyle sağlıklarının tehdit altında olduğunu ileri sürmüştür. AİHM içtihadında pasif içicilik de insanlık dışı muamele olarak kabul edilebilmektedir.
Bazı başvurucular ise bu koşulları aile ve özel yaşam haklarını ihlal eden usulsüz transferlerle ilişkilendirmiştir. Davalıdan bazılarına (ör. Davut Tek, Deniz Aktaş, Adnan Şimşek, Mehmet Gördağ) gözaltı hallerinde ailelerine çok uzak cezaevlerine sevk edilmeleri nedeniyle ziyaret imkânının kısıtlandığı, bunun 8. madde kapsamında müdahale oluşturduğu iddia edilmiştir. Örneğin Tek, Kocaeli’den İzmir Menemen’e nakledildiği için ailesine çok daha az ziyaret alabildiğini söylemiştir.
Mahkemenin Hükümete Sorduğu Sorular ve İncelenen Konular
AİHM, başvuruların soruşturulması aşamasında hükümete karşı taraf olarak bir dizi detaylı bilgi talep etmiştir. Mahkeme, başvurucuların kalmakta oldukları koğuşların yapısı ve kullanılan koşullar konusunda şunları sormuştur:
- Hücre Alanı ve Kapasite: Her bir koğuş/odanın toplam yüzey alanı, taban alanı (metrekare), kapasitesi (kaç kişi yataklı) ve ortalama asgari ile azami mahpus sayısı. Buna göre başvurucuların gerçek mahpus yoğunluğu belirlenebilecektir.
- Pencereler ve Havalandırma: Hücrelerin pencere sayısı, boyutları, açılma imkânı gibi özellikler. (Penceresiz veya çok küçük pencereli hücreler temiz hava akışını engelleyebilir.)
- Açık Hava Alanı: Hücreye bağlı bireysel avlu veya bahçe ölçüsü ile gündüz saatlerinde mahpusların buraya ne kadar süre çıkabildiği. (AİHM normlarında günde en az 1 saat açık hava önerilir.)
- Tuvalet ve Duş İmkânları: Koğuş içinde kaç tuvalet ve duş bulunduğu; gerekirse açık havada ek tuvalet/duş imkânı sağlanıp sağlanmadığı; tuvalet/duşlara gün içinde sınırlı erişim (sırayla kullanma vb.) uygulanıp uygulanmadığı; sıcak suyun süre ve miktar olarak yeterli olup olmadığı.
- Temizlik ve Hijyen: Hücrelerin temizliğine dair düzen (ne sıklıkla yıkanıp süpürüldüğü, temizlik malzemesi sağlanıp sağlanmadığı); mahpusların kendi çamaşırlarını yıkama imkânları; haftalık çöp toplama sıklığı (örneğin sadece hafta 3 kez gibi) ile temiz içme suyu ve tuvalet kâğıdı temini gibi hususlar.
- Ortak Aktiviteler: Sosyal, eğitim veya spor gibi hücre dışı faaliyetlerin türü ve sıklığı. (15 Temmuz sonrası getirilen sınırlamalarla spor/etkinliklerin kısıtlandığı belirtilmiştir.)
Mahkeme ayrıca kişi başına düşen alan hesaplamalarını incelemek için, başvuranların kaldıkları her koğuş için asgari ve azami kişisel yaşam alanlarını göstermesini istemiştir. Yani her hücrenin taban alanının kaç tutukluya bölündüğüne göre, kişinin gerçek alanının kaç metrekare olduğu ortaya konacaktır. Bunun yanında başvurucuların her birine uygulanan uyku düzeni (kimin ranzada, kimin yerde şilte üzerinde) gibi bilgiler de talep edilmiştir. Bu sorular, Muršić ve Ananyev gibi içtihatlarda vurgulanan kriterlere paralel şekilde hazırlanmıştır. Özetle Mahkeme, yoğunluk, havalandırma, hijyen, tuvalet erişimi, sıcak su ve açık hava hakkı gibi koşulları tüm yönleriyle incelemek istemiştir.
5 Aralık 2023 – İLERDE ve Diğerleri / Türkiye Kararı
AİHM, 5 Aralık 2023’te “İlerde ve Diğerleri / Türkiye” davasında kararını açıkladı. Bu dava, yukarıdaki grup başvurulardan bazılarını içeriyor (örneğin Ahmet İlerde 35614/19 sayılı başvuru dosyası adını taşıyor). Kararda özetle şunlar tespit edildi:
- Madde 3 İhlali: Toplam 11 başvurucuya ilişkin incelemede, 8 başvuranın bakımından Madde 3 ihlali bulundu. İhlal tespit edilen başvurucuların hücrelerinde kişi başına düşen alan 3 m²’den azdı. Mahkeme, Muršić kıstaslarını uygulayarak bu durumda “yoğunluğun tek başına bile zulüm oluşturduğunu” belirtti.
- Madde 3 İhlali Bulunmayanlar: Diğer başvurucuların hücrelerindeki yaşam alanı kişi başına 3–4 m² aralığında hesaplandığından, Mahkeme bu kişiler bakımından ihlal olmadığına hükmetti (Muršić uyarınca 3–4 m² arası durumda koşulların tüm diğer unsurları birlikte değerlendirilir.).
- Madde 8 İhlali: İki başvurucu ailelerinden uzak bir cezaevinde kaldığını ileri sürmüştü (Davut Tek ve Deniz Aktaş). Mahkeme bu iki başvuruyu Madde 8 kapsamında inceledi. Sonuçta Tek’in başvurusu bakımından AİHS 8. madde ihlali bulundu. Yani, Tek’in İzmir’e sevk edilmesi nedeniyle ailesinin çok az ziyaret alabildiği kabul edildi. Aktaş’ın başvurusu ise reddedildi (ihlalsiz bulundu).
- Tazminat ve Sonuç: İhlal tespit edilen başvuruculara küçük miktarlarda manevi tazminat (yaklaşık €2.300–10.900) verildiği belirtildi. Başka bir grup kararı olan F.S. / İngiltere örneğinde olduğu gibi, bu karar da henüz kesinleşmemiştir (Tazminat miktarlarını kararda belirleme aşamasındadır).
Bu karar, Marmara bölgesindeki benzer koşulları içeren “kalıp karar” niteliğindeydi. Özellikle 3 m²’nin altındaki yoğunluğun insanlık dışı muameleye yol açtığını kabul etmiş olması, AİHM içtihadı açısından önemli bir tespit oldu. Aynı zamanda Mahkeme, aşırı kalabalıkta tuvalet kuyruklarının bir mağduriyete dönüştüğünü de zikretmiştir.
Geriye Kalan Başvurular ve 10 Haziran 2025 Karar Tarihi
“İlerde ve Diğerleri” kararı dışında, Osman Kacır ve diğer 56 başvurucunun dosyaları hâlen beklemededir. Bu grup başvurularda da şartlar benzer şekilde inceleniyor; Mahkeme hâlen AİHS 3 ve gerektiğinde 8. madde çerçevesinde ihlal olup olmadığını değerlendirecektir. AİHM’in resmi takvimine göre, bu toplu dosyalar için karar tarihi 10 Haziran 2025 olarak belirlenmiştir. Yani çok yakında (2025 yılı haziranında) Mahkeme kendi hükmünü açıklayacaktır.
Sonuç olarak, Osman Kacır başta olmak üzere 57 tutuklu, cezaevinde insan onuruna yakışmayan muamele gördüklerini ileri sürmektedir. AİHM hâlihazırda en az sekiz kişi için ağır koşulları ihlal sayarak cezaevlerindeki standartların yetersizliğini vurgulamıştır.Kalan başvurucular için çıkacak karar, Türkiye’de cezaevi düzenlemelerinin uluslararası standartlara uygunluğunu bir kez daha sınayacaktır. Muršić ve Ananyev gibi kararlarla uyumlu olarak, yoğunluğa bağlı alan, hijyen ve ziyaret hakkı konuları hak ihlali belirlemede belirleyici olacaktır.
10 Haziran 2025 Tarihli The Case of Kaçır and Others v. Türkiye Kararı
Kacır ve Diğerleri / Türkiye kararında, aralarında üç müvekkilimin de bulunduğu 37 başvurucunun, aşırı kalabalık, yetersiz hijyen, sınırlı fiziksel alan gibi temel insani standartlardan yoksun cezaevi koşullarına maruz bırakılmaları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinin; ailelerinden yüzlerce kilometre uzakta tutulmaları ve makul nakil taleplerinin reddedilmesi nedeniyle ise 8. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir. AİHM, başvurucuların 3 metrekareden daha az kişisel alanda, uzun süreli ve sistematik biçimde barındırılmasının insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağını ihlal ettiğini; aile bağlarını sürdürmenin fiilen imkânsız hale getirilmesinin ise özel ve aile hayatına saygı hakkının ihlali anlamına geldiğini tespit etmiştir.
Mahkeme, başvuruculara farklı tutarlarda manevi tazminata hükmetmiş ve bu davanın da Türkiye’deki ceza infaz sisteminin yapısal sorunlarını ortaya koyduğuna işaret etmiştir.
Kararın İngilizce orijinal metnine ulaşmak için buraya tıklayınız.
AİHM ÖNÜNDEKİ GELİŞMELERDEN HABERDAR OLMAK İÇİN WHATSAPP KANALIMA KATILABİLİRSİNİZ
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki davalarda yaşanan gelişmelere,
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına,
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk Hükümeti’ni savunmaya davet ettiği davalara,
- AİHM’in önemli bildirilerine
- Yazımlarıma,sıcağı sıcağına ulaşmak için WhatsApp kanalımı takip edebilirsiniz.