KHK İle Kamu Görevinden Çıkarmaya (İhraç) İlişkin Şikayetler Kapsamında Ulusal Yargı Organlarının ByLock Deliline ve AİHM İçtihadına Yaklaşımı
Giriş

Bu yazı, olağanüstü hal (OHAL) döneminde terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu iddiasıyla ve özellikle ByLock kullandığı tespitiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin durumunu hukuki bir çerçevede analiz etmektedir.
Yazı, AİHM Büyük Dairesi’nin Yalçınkaya kararının ardından, Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin ByLock kullanımını özel ve aile hayatına saygı hakkına bir müdahale olarak gören başvuruları nasıl ele aldığına odaklanmaktadır. Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Bölge İdare Mahkemesi kararları incelenerek, ulusal yargı organlarının ByLock deliline ve AİHM içtihadına yaklaşımı ortaya konulmuştur.
Yargı Organlarının ByLock’a İlişkin Tutumuna Dair Tespitler
AYM’nin Yalçınkaya Kararı Sonrası Yaklaşımı
AYM, AİHM’in Yalçınkaya kararını dikkate almakla birlikte, kamu görevinden çıkarma tedbirlerini Anayasa’nın 15. maddesi (olağanüstü hallerde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması) kapsamında değerlendirmektedir. Mahkeme, ByLock kullanımını, kişinin anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini ve terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatını kanıtlamak için tek başına yeterli bir delil olarak kabul etmektedir.
İdari Tedbir ve Ceza Yargılaması Ayrımı
Yargı kararlarında, kamu görevinden çıkarma işleminin bir ceza mahkumiyeti olmadığı, OHAL koşullarında devletin güvenliğini sağlamaya yönelik idari bir tedbir olduğu sıklıkla vurgulanmaktadır. Bu nedenle, ceza hukuku anlamında “kesin delil” veya “mahkumiyet” aranmaksızın, “irtibat ve iltisak” kanaatinin oluşması yeterli görülmektedir.
Danıştay’ın Tutumu
Danıştay, AİHM’in Yalçınkaya kararına atıf yapılan temyiz başvurularını dahi, alt derece mahkemesi kararını “hukuk ve usule uygun” bularak onama eğilimindedir. Kararların çoğunda, AİHM içtihadına ilişkin argümanlar esastan tartışılmamaktadır.
AYM İçtihadındaki Nüanslar
AYM’nin genel eğilimi ByLock’u yeterli delil saymak olsa da, delillerin değerlendirilmesinde bariz usuli eksiklikler veya somut karşı iddiaların araştırılmadığı durumlarda (örneğin “Morbeyin” iddiası veya tanık sorgulama hakkının ihlali) hak ihlali kararları verebilmektedir. Bu durum, başvuruların otomatik olarak reddedilmediğini, ancak delile karşı ileri sürülen argümanların niteliğinin önemli olduğunu göstermektedir.
Yargı Organlarının ByLock’a İlişkin Tutumunun İncelenmesi
Anayasa Mahkemesi’nin ByLock Delilini ‘Tek Başına Yeterli’ Görmesi
AYM, Yalçınkaya kararından sonra verdiği kararlarda ByLock kullanımını kamu görevinden çıkarma için yeterli bir gerekçe olarak görmeye devam etmektedir. Mahkeme, bu yaklaşımını OHAL rejiminin kendine özgü koşullarına dayandırmaktadır. 16.07.2025 tarihli bir kararında AYM, bu tutumunu net bir şekilde ortaya koymuştur:
“Diğer bir anlatımla ByLock uygulamasının kullanıldığına ilişkin tespiti içeren delil, anayasal düzene sadakat bağının bulunmadığı hususunun ilgili ve ikna edici gerekçelerle ortaya konulduğunu ve kamu görevinden uzaklaştırma konusunda alınan tedbirin Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunu göstermesi açısından tek başına yeterlidir.” (Erkan Sezgin [1. B.], B. No: 2022/86339, 16/7/2025).
Aynı yaklaşım, 29.05.2025 tarihli kararda (A.S. [GK], B. No: 2023/30928, 29/5/2025) da tekrarlanmış ve ByLock tespitinin varlığı halinde diğer delillerin değerlendirilmesine gerek olmadığı belirtilmiştir. Bu yorum, AİHM’in ByLock’un “bir çeşit bağlantıyı akla getirebildiği” yönündeki daha ihtiyatlı dilinden ayrışmakta ve ulusal düzeyde daha kesin bir delil niteliği atfetmektedir. AYM, kamu görevinden çıkarma tedbirini bir ceza değil, devlete sadakat yükümlülüğünün ortadan kalkmasına dayalı bir idari önlem olarak gördüğü için bu sonuca varmaktadır.
İdari Yargının Yaklaşımı: ‘İrtibat ve İltisak’ Kavramı
Danıştay kararları, AYM’nin bu yaklaşımını idari yargı pratiğinde teyit etmektedir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, “irtibat ve iltisak” kavramlarının ceza hukukundaki “üyelik” ve “mensubiyet” kavramlarından daha az yoğun bir bağı ifade ettiğini belirtmektedir. Bu nedenle, ceza soruşturmasının sonucunu beklemeden, dosyadaki ByLock verileri gibi unsurlara dayanarak kişinin örgütle bağının bulunduğuna karar verilebilmektedir.
“…davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin bu davada, davacı hakkında ‘FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak’ isnadıyla devam eden ceza soruşturması sonucu verilecek kararın beklenmesinin gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır.” (Danıştay İDDK, 2023/994 E., 2024/1318 K.)
Danıştay 5. Dairesi’nin birçok kararında da, ceza mahkemelerince hazırlanan ByLock tespit ve değerlendirme tutanakları, mesaj içerikleri veya kişisel bilgilerle uyumlu şifreler gibi somut veriler, “irtibat ve iltisakın” varlığı için yeterli görülerek kamu görevinden çıkarma işlemleri onanmıştır (Örn: Danıştay 5. D., 2022/15339 E., 2023/8234 K.; Danıştay 5. D., 2023/7348 E., 2023/8321 K.).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yalçınkaya Kararının Danıştay Kararlarındaki Etkisizliği
İncelenen Danıştay kararları, davacıların AİHM’in Yalçınkaya kararını temyiz dilekçelerinde bir argüman olarak sıklıkla kullandığını göstermektedir (Örn: Danıştay 5. D., 2024/6266 E., 2024/7061 K.; Danıştay 5. D., 2024/14118 E., 2024/13295 K.). Ancak Danıştay, bu argümanları esastan tartışmak yerine, genellikle alt derece mahkemesi kararının “hukuk ve usule uygun” olduğu gerekçesiyle onama kararı vermektedir. Bu durum, Yalçınkaya kararının idari yargı pratiğinde henüz somut bir etki yaratmadığını göstermektedir.
AYM İçtihadındaki İstisnalar: Usuli Güvencelerin Önemi
AYM’nin ByLock’u kategorik olarak yeterli delil saydığı yönündeki genel tabloya rağmen, Mahkemenin adil yargılanma hakkı kapsamındaki usuli güvencelere önem atfettiği istisnai kararlar da mevcuttur. Örneğin, Alev Yıldırım (Alev Yıldırım [1. B.], B. No: 2018/22127, 12/1/2023) kararında, başvurucunun ByLock tespitinin “Morbeyin” gibi irade dışı bir yönlendirmeden kaynaklandığı yönündeki somut iddiasının derece mahkemesince araştırılmaması “gerekçeli karar hakkının ihlali” olarak kabul edilmiştir. Benzer şekilde, Uğur Özçiftçi (Uğur Özçiftçi [1. B.], B. No: 2021/43521, 15/1/2025) kararında, zayıf ByLock delili yanında belirleyici olan tanığın sorgulanamaması “tanık sorgulama hakkının ihlali” olarak görülmüştür. Bu kararlar, ByLock delilinin sorgulanamaz veya çürütülemez mutlak bir delil olmadığını; delile yönelik ciddi ve somut itirazların yargı organlarınca araştırılması gerektiğini göstermesi açısından önemlidir.
Sonuç
Anayasa Mahkemesi, Yalçınkaya kararını yorumlarken, OHAL döneminde kamu görevinden çıkarma tedbirlerinin Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında özel bir hukuki rejime tabi olduğunu kabul etmektedir. Bu çerçevede AYM, ByLock kullanımını kişinin “irtibat ve iltisakını” kanıtlayan ve anayasal düzene sadakat bağının koptuğunu gösteren, tek başına yeterli ve ölçülü bir delil olarak görmektedir. Bu nedenle, ByLock kullandığı tespit edilen kişilerin özel ve aile hayatına saygı hakkı kapsamındaki başvurularını, müdahalenin meşru ve ölçülü olduğu gerekçesiyle reddetme eğilimindedir.
Bu yaklaşım, Danıştay içtihatlarıyla da desteklenmektedir. İdari yargı, ceza mahkumiyeti şartı aramaksızın, ByLock verilerini “irtibat ve iltisak” için yeterli görmektedir.
Bununla birlikte, AYM’nin delile yönelik somut ve ciddi itirazların araştırılmadığı veya usuli güvencelerin ihlal edildiği durumlarda hak ihlali kararı verebilmesi, içtihatta bir nüans olduğunu göstermektedir. AİHM’e başvuru yapacak kişiler için, AYM’nin Anayasa’nın 15. maddesine dayanan bu yorumunun ve idari tedbir-ceza yargılaması ayrımının, AİHS standartlarıyla ne ölçüde bağdaştığı temel tartışma konusu olacaktır.
Son olarak KHK ile kamu görevinden ihraç edilenler için hazırladığım ‘AİHM Başvuru Rehberi‘ne buradan ulaşabilirsiniz.
SSS — Yargı Organlarının ByLock’a İlişkin Tutumunun İncelenmesi ve Tespitlere Dair
Aşağıdaki SSS, KHK kapsamında kamu görevinden çıkarma işlemleri ve ceza yargılamaları bağlamında ByLock deliline ilişkin ulusal yargı organlarının tutumunu; AYM, Danıştay ve AİHM içtihadı ekseninde sistematik biçimde özetlemektedir.
ByLock delilinin KHK İhraçlarına İlişkin davalarda normatif konumu nedir?
OHAL bağlamında kamu görevinden çıkarma işlemleri, Anayasa m. 15’in öngördüğü olağanüstü rejime dayalı bir idari güvenlik önlemidir. AYM, ByLock kullanımına ilişkin tespiti, kamu hizmetine ilişkin sadakat yükümlülüğünün zedelendiğini gösteren ve tedbiri haklılaştıran yeterli gerekçe olarak kabul etmektedir.
AİHM’in Yalçınkaya [BD] kararı bu çerçeveyi nasıl etkiler?
Yalçınkaya kararı, ceza yargılamasında ‘kanunilik’, ‘öngörülebilirlik’ ve ‘bireyselleştirme’ standartlarını vurgulamaktadır. İdari tedbir–ceza ayrımı nedeniyle AYM, KHK ihraçlarında bu standartları birebir uygulamaktan ziyade AY m. 15 ekseninde ölçülülük ve gereklilik testiyle sınırlı bir etki tanımaktadır.
‘İrtibat/İltisak’ İle ceza hukuku anlamındaki ‘üyelik/mensubiyet’ arasındaki fark nedir?
‘İrtibat/iltisak’, ceza hukuku anlamındaki ‘örgüt üyeliği/mensubiyet’ten daha düşük yoğunlukta bir bağa işaret eder ve idari güvenlik tedbirlerinin normatif mantığı içinde değerlendirilir. Kamu hizmetinin güven ve tarafsızlıkla yürütülmesini teminen uygulanan bu tedbirlerde, ceza yargılamasına özgü ‘her türlü şüpheden uzak kesin ispat’ standardı değil; idari yargıda geçerli bireyselleştirilmiş olgusal kanaat, ölçülülük ve gereklilik denetimi esastır. Bu nedenle aranan delil eşiği ile gerekçelendirme biçimi ceza yargılamasındakinden farklılaşır.
Kamu görevinden çıkarma, ceza mahkûmiyeti midir?
Hayır. Yargı organları, kamu görevinden çıkarma işlemini ceza değil, idari nitelikte bir güvenlik tedbiri olarak kabul etmektedir.
İdari davada ceza soruşturmasının/kovuşturmasının sonucu beklenmeli midir?
Danıştay’ın yerleşik uygulaması, idari davalarda ceza yargılamasının sonucunu beklemeyi kural olarak zorunlu görmez. ‘İrtibat/iltisak’ değerlendirmesi bağımsız yürütülmektedir.
ByLock’a İlişkin Veriler, İdari davada ‘tek başına yeterli’ sayılabilir mi?
AYM’nin son dönem içtihadı, ByLock kullanımına ilişkin tespit ve değerlendirme verilerinin, AY m. 15 çerçevesinde kamu görevinden çıkarma tedbirini haklılaştırmak için tek başına yeterli görülebileceğini kabul etmektedir.
Ceza yargılamasında ByLock delilinin dayanakları neler olmalı?
Genel kabul, ‘ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı’, içerik/ID eşleşmesi, CGNAT logları ve baz istasyonu verileri gibi çok kaynaklı teknik delillerin bir arada değerlendirilmesidir. Salt CGNAT, özellikle ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı yokluğunda sınırlı delil değerine sahiptir.
‘Tespit ve Değerlendirme Tutanağı’ olmadan mahkûmiyet verilebilir mi?
ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı yokluğunda ispat yükü önemli ölçüde artar; başka deliller ‘belirleyici’ hale gelirse (ör. tek tanık beyanı), bu beyanın duruşmada sorgulanmaması AYM nezdinde adil yargılanma hakkı (tanık sorgulama) ihlaline yol açabilir.
Tanık İfadesi ‘belirleyici’ olduğunda hangi test uygulanır?
AYM, AİHM çizgisiyle uyumlu üç aşamalı testi benimser: (i) tanığın dinlenmemesine ilişkin geçerli neden var mı, (ii) beyan tek ya da belirleyici delil mi, (iii) yeterli dengeleyici güvenceler sağlandı mı? Bu güvenceler yoksa ihlal sonucu doğar.
‘Morbeyin’ İddiaları nasıl ele alınmalı?
Başvurucunun irade dışı ByLock sunucularına yönlendirildiği (‘Morbeyin’) iddiası somut verilerle destekleniyorsa, derece mahkemeleri bu iddiayı etkili şekilde araştırmak zorundadır. Araştırılmaması ‘gerekçeli karar hakkı’ ihlaline yol açabilir.
Gerekçeli karar standardı neyi gerektirir?
Mahkeme, başvurucunun ileri sürdüğü esaslı iddiaları (ör. ‘Morbeyin’, log–ID uyumsuzluğu, sahte eşleştirme) tartışmalı, karşı argümanlarını açıkça göstermeli ve neden-sonuç bağını denetlenebilir bir mantıkla kurmalıdır. Bu yapılmazsa gerekçeli karar hakkı ihlal edilir.
‘CGNAT + tanık’ kombinasyonu yeterli midir?
Tespit Tutanağı yoksa ve tanık beyanı belirleyici nitelikteyse, tanığın duruşmada sorgulanmaması kritik bir usul kusuru sayılır. Bu halde mahkûmiyet, adil yargılanma güvencelerini ihlal eder.
AİHM’in Yalçınkaya kararına dayanılarak İdari Davada nasıl bir argüman kurulabilir?
İdare mahkemeleri, Yalçınkaya kararını cezaî ‘kanunilik’ standardına ilişkin bir içtihat olarak niteleyip idari güvenlik tedbirleri bakımından doğrudan belirleyici saymayabilir; bu nedenle denetim, AY m. 15 ekseninde ölçülülüğün elverişlilik–gereklilik–orantılılık basamakları ve bireyselleştirme ilkesi üzerinden yürütülmelidir. Bu çerçevede somut olayın; görev, statü/derece, disiplin sicili, hizmetin niteliği, ByLock’a ilişkin teknik verinin kapsamı/yoğunluğu ile alternatif delillerin yokluğu gibi olgular gerekçeli şekilde ortaya konulmalıdır.
Ceza davasında savunma stratejisinin omurgası ne olmalı?
(i) ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı ile içerik/ID eşleşmesinin dosyaya celbi ve teknik bilirkişilik incelemesi; (ii) belirleyici tanıkların duruşmada sorgulanması; (iii) log–ID–IMEI–baz istasyonu verileri arasındaki korelasyonun ortaya konulması; (iv) ‘Morbeyin’ veya benzeri irade dışı yönlendirme iddialarının teknik ispatı savunmanın zorunlu unsurlarıdır. Bu güvencelerin temin edilmemesi hâlinde, AYM nezdinde adil yargılanma hakkı (özellikle tanık sorgulama ve gerekçeli karar yönleriyle) bakımından usul ihlali tespiti ihtimali kuvvetle muhtemeldir.
AYM’den İhlal kararı çıkarsa sonuçları nelerdir?
Usule ilişkin ihlallerde kural, 6216 sayılı Kanun m. 50 uyarınca yeniden yargılama yapılarak ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasıdır; bu giderim yolu kural olarak yeterli kabul edilir. Tazminata hükmedilmesi ise ancak yeniden yargılamanın yeterli giderim sağlamadığı hâllerin ortaya konulduğu veya zararın varlığı ile kapsamının somut olarak gerekçelendirildiği durumlarda mümkündür.
Danıştay pratiğinde Yalçınkaya’ya atıfla bozma beklentisi gerçekçi mi?
Uygulamada gözlenen karar örneklerinde; temyiz başvurularında Yalçınkaya kararına yapılan atıflar, çoğu dosyada esasa girilmeksizin reddedilmektedir. Bu nedenle idari yargı dosyalarında savunmanın; somutlaştırılmış delil tartışması, bireyselleştirme ve AY m. 15 ekseninde ölçülülük (elverişlilik–gereklilik–orantılılık) denetimine odaklandırılması, sonuç alma kapasitesi yüksek bir hat olarak görünmektedir.
KHK İhraçlarında ByLock ‘otomatik suçluluk karinesi’ yaratır mı?
AYM, idari tedbir–ceza ayrımı çerçevesinde ByLock kullanımına ilişkin tespiti, Anayasa m. 15 kapsamında kamu görevinden çıkarma yönünden tek başına ilgili ve yeterli gerekçe sayabilmektedir; ancak bu değerlendirme, Anayasa m. 38’deki masumiyet karinesi ile CMK’nın öngördüğü ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi ve ceza yargılamasına özgü ispat standardına teşmil edilmemektedir.
Ceza yargılamalarında en sık görülen usul zaafları nelerdir?
(i) ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı temin edilmeksizin hüküm kurulması; (ii) belirleyici nitelikteki tanığın duruşmada sorgulanmaması; (iii) irade dışı yönlendirme iddialarının (‘Morbeyin’ vb.) etkili biçimde araştırılmaması; (iv) denetlenebilir ve yeterli gerekçe içermeyen karar; (v) delil bütünlüğü sağlanmaksızın salt CGNAT’a dayanılması.
Bu eksiklikler, Anayasa m. 36 ve AİHS m. 6 kapsamındaki adil yargılanma güvencelerine aykırılık riski doğurur; özellikle tanık sorgulama (CMK m. 210), delillerin doğrudanlığı ve çelişmeli yargılama (CMK m. 217) ile gerekçeli karar yükümlülüğü (CMK m. 230) yönlerinden AYM nezdinde ihlal tespitine yol açabilir.
İdari Davalarda ‘bireyselleştirme’ nasıl somutlaştırılır?
İdari merciler ve yargı organları; görev yeri, unvan, disiplin sicili, hizmet içi performans, iletişim trafiğinin yoğunluğu, ByLock’a ilişkin içerik–kimlik uyumu ile zaman–mekân korelasyonu gibi olguları ayrı ayrı ortaya koyup tartışmalı; ‘genel şablon’ ifadelerle yetinmemelidir. Bu bireyselleştirilmiş değerlendirme, ölçülülük ilkesinin gereklilik–elverişlilik–orantılılık basamaklarında yapılacak yargısal denetimi güçlendirir ve gerekçeli karar yükümlülüğünün yerine getirilmesini temin eder.
AİHM önündeki gelişmelerden haberdar olmak için Whatsapp kanalımı takip edebilirsiniz.

- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki davalarda yaşanan gelişmelere,
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına,
- AİHM‘in Türk Hükümeti’ni savunmaya davet ettiği davalara,
- AİHM’nin önemli bildirilerine
- Yazımlarıma, sıcağı sıcağına ulaşmak için WhatsApp kanalımı takip edebilirsiniz.
