ByLock Ayhan Bahar

ByLock Davalarında Kritik Dönemeç: AİHM Önündeki Ayhan Bahar v. Türkiye (27231/20) Davası

ByLock Ayhan Bahar

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, müvekkilimiz Ayhan Bahar’ın davasında (Başvuru No: 27231/20) çok kritik bir karara imza attı ve Türkiye’deki idari davalar ile ceza davalarını derinden etkileyecek iki önemli soruyu Türk Hükümeti’ne yöneltti:


  • ByLock verileri, MİT tarafından hukuka uygun şekilde mi elde edildi?
  • Türkiye’deki mahkemeler, bu verilerin doğruluğu ve bütünlüğü konusunda bağımsız bir bilirkişi incelemesi yaptırdı mı?

ByLock kullandığı iddiasıyla mahkûm edilen on binlerce insanın davasını ilgilendiren bu meseleler, açık ve net bir şekilde AİHM’in gündemine geldi. Daha önceki Yüksel Yalçınkaya ve Tekin Akgün kararlarında ya da benzeri diğer kararlarda AİHM, ByLock verilerinin elde edilme yöntemlerini ayrıntılı olarak incelememişti. İşte bu nedenle, Ayhan Bahar davası sadece bir kişiyi değil, aynı gerekçelerle mağdur edilmiş binlerce insanı ilgilendiren bir hukuk mücadelesine dönüştü.

Bu Gelişme Ne Anlama Geliyor?

  • AİHM’in, ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edildiğini tespit etmesi, ByLock temelli tüm mahkûmiyetleri hukuken tartışmalı hale getirecektir.
  • Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m. 311 uyarınca, kesinleşmiş davalar için yeniden yargılama yolu açılabilecektir.
  • Devam eden ceza davalarında ise, hukuka aykırı elde edilmiş delillerin kullanılamayacağı kuralı (CMK m. 206/2-a) gereği, ByLock verileri delil olmaktan çıkabilir, beraat kararlarının önü açılabilir.

Şikayetlerimizin Türk Hükümeti’ne bildirilmesine ilişkin Mahkeme’nin yönelttiği soruları da içeren yazıyı aşağıda bulabilirsiniz.

Olayın Arka Planı

15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe girişiminin ardından Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından elde edildiği belirtilen ByLock iletişim uygulamasına ait dijital veriler, FETÖ/PDY üyeliği iddiasıyla yürütülen ceza soruşturmaları ve kovuşturmalarında temel delil olarak yoğun şekilde kullanılmaya başlanmıştır. ByLock uygulamasının kullanımı, Türk yargı makamları tarafından terör örgütü üyeliğinin mutlak ve kesin bir kanıtı olarak kabul edilmiş; bu nedenle yüz bini aşkın kamu görevlisi, haklarında başkaca somut deliller bulunmaksızın kamu görevinden ihraç edilmiştir. Aynı şekilde söz konusu uygulamayı kullandıkları ileri sürülen yüz bini aşkın kişi hakkında terör örgütü üyeliği isnadıyla ceza soruşturması başlatılmış, söz konusu soruşturmaların önemli bir bölümü mahkûmiyetle sonuçlanmıştır.

Müvekkilimiz Ayhan Bahar da, esasen ByLock kullandığı iddiasına dayanılarak “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan mahkûm edilmiştir. Bahar’ın mahkûmiyet kararında esas alınan belirleyici delil, MİT tarafından sağlandığı belirtilen ve yargılama sırasında bağımsız uzman incelemesine tabi tutulmayan ByLock kayıtlarıdır. Müvekkil, gerek olağan kanun yolları olan istinaf ve temyiz başvurularından gerekse Anayasa Mahkemesi önünde gerçekleştirdiği bireysel başvurudan olumlu bir netice alamamıştır. Bu süreçte, yargılamayı gerçekleştiren yerel mahkemeler, ByLock verilerinin nasıl elde edildiğini, hukuka uygun olup olmadığını ve savunma tarafına delilleri çelişmeli biçimde inceleme hakkı tanınıp tanınmadığını sorgulamadan karar tesis etmişlerdir.

Bu nedenlerle, başvurucunun mahkûmiyetin temelini, Millî İstihbarat Teşkilâtı (MİT) tarafından elde edildiği belirtilen ByLock mesajlaşma uygulamasına ilişkin elektronik verilerin oluşturduğunu, söz konusu verilerin MİT tarafından hukuka aykırı şekilde elde edildiğini, delilleri çelişmeli biçimde inceleme hakkı tanınıp tanınmadığını ve ByLock’a ilişkin verilerin ulusal mahkemelerce bağımsız bilirkişi incelemesine tâbi tutulmadığını ileri sürerek adil yargılanma hakkı (AİHS md.6/1) ile kanunsuz ceza olmaz ilkesinin (AİHS md.7) ihlal edildiği ihlal edildiği iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunduk.

Şikayetlerimizin Türk Hükümeti’ne Bildirilmesi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başvurunun kabul edilebilirliği ve esası hakkında ön inceleme yapmış ve 12 Mayıs 2025 günü AİHS m. 6 §§ 1 ve 3 (c) ile m. 7 kapsamındaki şikayetlerin Türk Hükümeti’ne bildirilmesine karar vermiştir.

AİHM, somut olayda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ile 7. maddesinde düzenlenen kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi kapsamında, özellikle Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından elde edilen ByLock verilerinin hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğini, söz konusu ByLock verilerinin doğruluğu ve bütünlüğünün, ulusal mahkemeler tarafından bağımsız bir bilirkişi incelemesine tabi tutulup tutulmadığını ve son olarak başvurucunun mahkûmiyetine dayanak yapılan eylemlerin, daha önce benzer konuda verilen Yalçınkaya kararı (Yüksel Yalçınkaya / Türkiye [BD], no. 15669/20, §§ 302-346, 26 Eylül 2023) ışığında hukuken suç teşkil edip etmediğini sormuştur. Ayrıca, Türk Hükümeti’ne, söz konusu soruları ele alacak şekilde davanın esasına ve kabul edilebilirliğine ilişkin yazılı görüşlerini 4 Eylül 2025 tarihine kadar sunması için süre verilmiştir

AİHM Önündeki Ayhan Bahar v. Türkiye (27231/20) Davasının Önemi ve Yalçınkaya Davasından Farkı

AİHM Önündeki Ayhan Bahar v. Türkiye (27231/20) Davasının Önemi

Ayhan Bahar / Türkiye (Başvuru No: 27231/20) davasının önemi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, ByLock verilerinin Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğini ve bu verilerin derece mahkemelerince bağımsız bilirkişi incelemesine tabi tutulup tutulmadığını doğrudan ele alacak olmasıdır. Daha önce Yalçınkaya, Tekin Akgün (Akgün / Türkiye, no. 19699/18, § 124, 20 Temmuz 2021) ve benzeri diğer kararlarda, ByLock verilerinin hukuka uygun elde edilip edilmediği ile bağımsız bir bilirkişi tarafından incelenip incelenmediği hususları açık ve doğrudan bir şekilde değerlendirilmemiştir. Bu açıdan, Ayhan Bahar davası Türkiye genelindeki, ByLock kullanımı iddiasına dayalı olarak yürütülen ve sonuçlanmış veya halen devam eden tüm ceza ve idari yargılamaları doğrudan etkileyecek potansiyele sahip kritik önemde bir davadır.

AİHM’in Ayhan Bahar davasında, ByLock verilerinin hukuka aykırı olarak elde edildiğini tespit etmesi halinde, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 206/2-a maddesinde açıkça ifade edildiği üzere hukuka aykırı delillerin yargılamada kullanılamayacağı ilkesi gereği, devam eden davalarda ByLock verilerinin delil olarak kullanılabilirliği ciddi bir hukuki tartışma konusu haline gelecektir. Bu bağlamda, savunma makamları söz konusu AİHM kararına dayanarak, hukuka aykırı elde edilmiş olan ByLock verilerinin delil niteliğinin ortadan kaldırılması ve beraat kararı verilmesi yönünde taleplerde bulunabileceklerdir.

Ayrıca CMK’nın 311/1-e maddesi gereği, kesinleşmiş hükümlere karşı yeni bir delil ya da yeni bir olayın ortaya çıkması durumunda yeniden yargılama yoluna başvurulabileceği öngörülmektedir. AİHM tarafından ByLock verilerinin hukuka aykırı olarak elde edildiğinin tespiti, söz konusu madde kapsamında yeni bir delil veya yeni bir olay olarak değerlendirilecektir. Bu tespit, esasen sadece ByLock kullanımına dayandırılarak mahkûm edilen kişilerin beraatini gerektirebilecek nitelikte olup, kesinleşmiş mahkûmiyet kararları için de yeniden yargılama sebebi oluşturacaktır.

Bunların yanında, AİHM’in ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edildiğine dair yapacağı olası bir tespit, sadece ceza davalarını değil, aynı zamanda kamu görevlilerinin ByLock kullanımı gerekçesiyle kamu görevinden ihraç edilmeleriyle ilgili olarak idari yargı nezdinde açılan davaları da doğrudan etkileyecek ve bu kararlar açısından yeni hukuki değerlendirmeleri zorunlu hale getirecektir.

Yüksel Yalçınkaya ve Tekin Akgün Kararları

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), hem Yalçınkaya hem de Tekin Akgün kararlarında, ByLock verilerinin Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından hukuka aykırı olarak elde edilip edilmediğine ilişkin doğrudan ve kesin bir değerlendirme yapmaktan kaçınmıştır. Bunun yerine Mahkeme, söz konusu verilerin elde edilmesi sürecinin, adil yargılanma hakkı kapsamında gerekli usuli güvencelere tabi tutulup tutulmadığı üzerinde durmuştur.

Her iki kararda da AİHM, ByLock verilerinin elde edilmesinde Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 134 ve 135. maddelerinde öngörülen usule uygunluğun sağlanmadığına ve bu durumun delillerin bütünlüğü ve güvenilirliğine ilişkin ciddi şüpheler doğurduğuna dikkat çekmiştir. Ancak Mahkeme, “MİT tarafından hukuka aykırı hareket edilmiştir” şeklinde açık bir hukuki tespit yapmaktan kaçınarak, bu delillerin yargılamada kullanımının adil olup olmadığı sorusuna odaklanmıştır.

Özellikle, MİT tarafından gerçekleştirilen veri toplama işlemlerinin herhangi bir yargısal denetimden geçmemiş olmasının, delillerin güvenilirliğini zedelediği ve bunun başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri bakımından haklarını ihlal ettiği belirtilmiştir. Bu bağlamda AİHM’in temel inceleme konusu, delillerin elde edilmesindeki hukuka uygunluktan ziyade, delillerin yargılamada değerlendirilme usulü ve savunmanın bu delillere etkin biçimde erişip itiraz edip edemediğidir.

Bu yaklaşım, Mahkemenin Bykov / Rusya ve Mirilashvili / Rusya davalarında belirttiği “delillerin elde edilme şeklinin yargılamanın adilliğini etkileme” ilkesiyle tutarlıdır. Dolayısıyla, AİHM delillerin doğrudan hukuka uygunluğunu denetlemek yerine, elde edilme sürecinin ve kullanılış biçiminin adil yargılanma ilkelerine uygun olup olmadığını değerlendirir. Mahkeme, Yalçınkaya ve Tekin Akgün kararlarında da aynı yöntem ve prensipleri esas alarak, ByLock verilerinin kullanımının adil yargılanma bağlamında yarattığı sorunları incelemiştir.

Yeniden Yargılamaya İlişkin

Yalçınkaya Kararına İlişkin

4 Kasım 2023 tarihli yazımda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK), Türk Hükümeti’nin almak zorunda kaldığı genel tedbirler çerçevesinde Yalçınkaya kararına dayanan diğer kişilere yeniden yargılanma hakkı tanımadığını belirterek ulusal mevzuatımızda bu konuda eksiklik olduğunu, bu eksikliğin ilgililerin Sözleşme ile tanınan bir haklarından vazgeçmesine neden olmama gerektiğini belirtmiştim.

ByLock kullandığı iddiasıyla Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 314. maddesi kapsamında silahlı terör örgütü üyeliği suçundan mahkûm edilen kişilerin, söz konusu iddianın suçun maddi ve manevi unsurlarını karşılamaya yetip yetmediği hususunda ciddi hukuki tartışmalar bulunmaktadır. Bu iddianın esas alınmasının, TCK md. 314’ün geniş ve öngörülemez bir şekilde yorumlanmasına dayandığı ve sonuç olarak AİHS’nin 7. maddesinde güvence altına alınan kanunsuz ceza olmaz ilkesine aykırı şekilde mahkûmiyet kararları verilmesine yol açtığı açıktır. Bu türden uygulamaların medeni milletlerce kabul gören hukuk ilkelerine açıkça aykırılık teşkil ettiği ve ilk bakışta hatalı olduğu bellidir. Bu bağlamda, AİHM’in Yalçınkaya kararında vurguladığı üzere, 46. madde kapsamında Türk Hükümeti’nin bu sistematik ihlale son vermek adına etkili genel tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır.

Dolayısıyla, Yalçınkaya kararında yer alan değerlendirmelerin yalnızca başvurucu ile sınırlı kalmaması ve ulusal mahkemeler önündeki benzer davalarda da dikkate alınması gerektiği yönündeki AİHM tespiti dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, her ne kadar CMK izin vermese dahi, aynı tarihli yazımda söz konusu açık hukuki hatanın telafisi amacıyla, ilgililerin Yalçınkaya kararındaki gerekçelere dayanarak yeniden yargılama taleplerini gündeme getirmelerinin hukuki olarak mümkün olduğunu da dile getirmiştim.

AİHM’in Ayhan Bahar Davasında ByLock Verilerinin Hukuka Aykırı Şekilde Elde Edildiğini Tespit Etmesi Halinde Muhtemel Etkileri ve Yeniden Yargılama Sebebi Oluşturma Durumu

Önemli not: Yargılama hala devam etmektedir. Bu başlık, AİHM’in ByLock verilerinin MİT tarafından hukuka aykırı bir şekilde elde edildiğini tespit etmesi senaryosunu esas alarak yazılmıştır.

1. AİHM’in ByLock Verilerinin Hukuka Aykırı Elde Edildiğini Tespit Etmesinin Hukuki Niteliği

AİHM, Ayhan Bahar davasında ByLock verilerinin MİT tarafından hukuka aykırı olarak elde edildiğini tespit ederse, bu tespit AİHS m. 6 kapsamında adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilecektir. Bu tespit, özellikle:

  • ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edilmesi,
  • Bu delillerin bağımsız bir bilirkişi incelemesine tabi tutulmaması,
  • Savunmanın delillere erişim hakkının kısıtlanması

hususlarında, sistematik bir ihlal niteliği taşır.

Bu tür bir tespit, yalnızca Ayhan Bahar davasını etkilemekle kalmaz; aynı zamanda ByLock kullanımına dayalı diğer davalar için de önemli sonuçlar doğurabilir.


2. Devam Eden Davalar ve Yeniden Yargılama Sebebi:

A. Devam Eden Davalar:
  • Ayhan Bahar davasında AİHM’in ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edildiğini tespit etmesi, halen devam eden davalarda delillerin hukuka uygunluğu hususunda ciddi bir tartışma yaratır.
  • CMK m. 206/2-a’ya göre, hukuka aykırı elde edilen delillerin yargılamada kullanılamayacağı esası dikkate alındığında, AİHM’in bu tespiti, mahkemelerin ByLock verilerini delil olarak kabul etmemesi sonucunu doğurabilir.
  • Bu bağlamda, savunma makamları, ByLock verilerinin hukuka aykırı şekilde elde edildiğine ilişkin AİHM tespitini kullanarak delillerin reddedilmesini ve beraat kararı verilmesini talep edebilir.

B. Temyiz ve İstinaf Aşamasındaki Davalar:
  • İstinaf ve temyiz aşamasında olan davalarda, AİHM’in Ayhan Bahar davasındaki tespiti, delil değerlendirmesi bakımından yeniden inceleme yapılmasını zorunlu hale getirebilir.
  • Bu tespit, özellikle temyiz aşamasındaki davalarda, delillerin hukuka uygunluk denetiminin yeniden yapılmasını ve ByLock verilerinin yargılamada kullanılamaz hale gelmesini sağlayabilir.
  • Temyiz aşamasında, Yargıtay, AİHM’in bu tespitini doğrudan dikkate alarak mahkûmiyet kararlarını bozabilir.

3. Kesinleşmiş Hükümler Bakımından Yeniden Yargılama Sebebi:

CMK m. 311/1-e Hükmü:

  • CMK m. 311/1-e’ye göre, yeni bir delil veya olayın ortaya çıkması halinde yeniden yargılama talep edilebilir.
  • AİHM’in Ayhan Bahar davasında ByLock verilerinin hukuka aykırı olarak elde edildiğini tespit etmesi, yeni bir olay veya yeni bir delil niteliğinde değerlendirilir.
  • Bu tespit, başvurucunun beraatini veya daha hafif bir cezayı gerektirecek nitelikte olduğundan, yeniden yargılama sebebi teşkil eder.

AİHM Kararlarının Yeniden Yargılama Sebebi Olarak Kullanılması:

  • AİHM kararları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesi gereğince uluslararası antlaşmaların iç hukuktaki üstünlüğü ilkesi uyarınca bağlayıcıdır.
  • AİHM’in Ayhan Bahar davasında ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edildiğini tespit etmesi, Yalçınkaya kararındaki sistematik ihlal tespiti ile birleştiğinde, ByLock kullanımına dayalı tüm kesinleşmiş mahkûmiyet kararlarının yeniden yargılanmasını gerektirebilir.

4. Yalçınkaya ve Akgün Kararları ile Ayhan Bahar Davasının Farkı:

  • Yalçınkaya ve Akgün davalarında, AİHM, ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edilip edilmediği hususunda doğrudan bir tespit yapmamış, esasen bu verilerin kullanımı sırasında usuli güvencelerin ihlal edilip edilmediğine odaklanmıştır.
  • Ancak, Ayhan Bahar davasında, AİHM’in Hükümet’e sorduğu sorularda ByLock verilerinin hukuka aykırı şekilde elde edilip edilmediği hususu doğrudan sorgulanmaktadır. Bu da, AİHM’in delillerin elde edilme sürecini hukuka uygunluk açısından değerlendireceği anlamına gelir.

Bu durum, ByLock verilerinin delil niteliğini kökten sarsacak bir sonuç doğurabilir. Böyle bir tespit, yalnızca Ayhan Bahar davası için değil, ByLock verilerine dayalı tüm mahkûmiyet kararları için yeniden yargılama sebebi oluşturur.


5. Sonuç

  • AİHM’in Ayhan Bahar davasında ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edildiğine dair bir tespit yapması, kesinleşmiş mahkûmiyet kararlarının CMK m. 311/1-e kapsamında yeniden yargılanması talebini doğrudan destekleyecektir.
  • AİHM’in böyle bir tespiti, Yalçınkaya kararındaki sistematik ihlal vurgusunu güçlendirecek ve ByLock verilerine dayalı tüm mahkûmiyet kararlarının delil değerini ortadan kaldıracaktır.
  • Bu durumda, ByLock verilerinin delil niteliğinin tamamen ortadan kalkması, Türkiye’deki mahkemelerce verilmiş ByLock’a dayalı tüm mahkûmiyet kararlarının yeniden yargılama yoluyla gözden geçirilmesini zorunlu hale getirebilir.

Davanın Gündeme Getirdiği İki Önemli Soru

Bu Dava, ayrıca aşağıdaki soruları gündeme getirmektedir.

AİHM’in Delil İnceleme Yetkisi ve Eleştiriler

AİHM’nin görevi, davalarda delillerin usule uygunluğunu yerleşik hukuk kuralları çerçevesinde ikincil olarak incelemek değil, 6. maddenin adil yargılanma çerçevesinde yürütülen süreci bütünüyle değerlendirmektir. Mahkeme içtihadına göre, “6. madde delillerin kabulüne ilişkin kesin kurallar getirmez; Mahkeme’nin görevi, adil yargılanmanın gerçekleşip gerçekleşmediğini, delillerin elde ediliş ve kullanılma şekli de dâhil olmak üzere tüm süreci gözeterek incelemektir.”. Bu bağlamda AİHM, usulsüz elde edilmiş deliller de dâhil olmak üzere tüm delilleri ve bunların kullanılışını tarafların süreci yeterince savunup savunamadığı açısından değerlendirir. Gerçekten de geçmişte AİHM, ByLock dâhil çeşitli elektronik delillerin elde ediliş biçimi ve güvenilirliği üzerine doğrudan duruşmalarda inceleme yapmıştır (örneğin Yüksel Yalçınkaya v. Türkiye kararında ByLock delilleri sorgulanmıştır).

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ceza yargılamasında hukuka aykırı elde edilmiş delillerin kullanılmasına ilişkin yerleşik içtihadını değerlendirirken şu temel hususlara odaklanabiliriz:

  1. Adil Yargılanma Hakkı (AİHS m. 6/1):
    AİHM, adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında, delillerin hukuka uygun elde edilip edilmediğini doğrudan değerlendirmez. Bunun yerine, delillerin yargılamanın bütününe etkisini ve sanığın bu delillere karşı itiraz etme hakkının etkin biçimde kullanılıp kullanılmadığını inceler. Bu yaklaşım, başta Schenk / İsviçre (1988, §§ 45-46) ve Yalçınkaya / Türkiye (2023, §§ 302-310) kararları olmak üzere pek çok içtihatta yer bulmuştur.
  2. Genel Prensipler:
    Mahkeme, yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını belirlerken aşağıdaki faktörleri dikkate alır:
    • Delilin elde edilme biçiminin hukuka aykırılığı ve bu aykırılığın niteliği,
    • Savunma makamının delilin doğruluğunu ve güvenilirliğini sorgulama imkânı,
    • Delilin güvenilirliği ve delil elde etme sürecinin sanığın haklarını ihlal edip etmediği,
    • Mahkemelerin, delile yönelik itirazları ne derece etkili şekilde incelediği,
    • Delilin yargılamadaki belirleyici etkisi.
  3. Yalçınkaya Kararı ile İlişkilendirme:
    Yalçınkaya kararında, ByLock verilerinin MİT tarafından elde edilmesinin hukuka uygun olup olmadığı doğrudan incelenmemiştir. Bunun yerine, AİHM, MİT tarafından sağlanan delillerin CMK m. 134 ve 135’e uygunluk taşıyıp taşımadığı ve bu delillerin savunma tarafından etkin bir şekilde sorgulanıp sorgulanmadığı hususuna odaklanmıştır. Mahkeme, MİT’in delil toplama sürecinde yargısal denetim mekanizmasının eksikliğine vurgu yapmış; bu durumun adil yargılanma ilkesini zedelediğine karar vermiştir.
  4. Elektronik Delillerin Kullanımı:
    AİHM’in elektronik delillere yönelik yaklaşımı, özellikle Bykov / Rusya (2009, §§ 69-83), Dragojević / Hırvatistan (2015, §§ 127-135) ve Yalçınkaya / Türkiye (2023, §§ 312-313) kararlarında ele alınmıştır. Mahkeme, elektronik delillerin güvenilirliği konusunda devletlerin geniş takdir yetkisine sahip olduğunu kabul etmekle birlikte, bu delillerin hukuka aykırı şekilde elde edilmesinin savunma hakkını ihlal etmemesi gerektiğine işaret etmiştir.
  5. İhlalin Tespit Edilmesi Durumunda:
    AİHM, delillerin hukuka aykırı şekilde elde edildiğini tespit ederse, bu tespitin yargılamanın bütününe etkisini değerlendirir. Örneğin, Gäfgen / Almanya (2010, §§ 166-167) kararında Mahkeme, işkenceyle elde edilen delillerin kullanılmasının adil yargılanma hakkını otomatik olarak ihlal edeceğine hükmetmiştir. Ancak diğer ihlallerde, AİHM, delilin tek başına belirleyici olup olmadığını ve sanığın savunma haklarının ne derece kısıtlandığını inceler.

Bu kapsamda, Ayhan Bahar davasında AİHM’in ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edildiğine ilişkin değerlendirmesi, Yalçınkaya kararında belirttiği “usuli güvenceler” ilkesi üzerinden yapılacak ve delilin bütün yargılama üzerindeki etkisi dikkate alınarak ele alınacaktır. AİHM’in, ByLock verilerinin hukuka aykırı olarak elde edildiğini tespit etmesi durumunda, bu tespit, CMK m. 311 kapsamında yeniden yargılama sebebi olarak ileri sürülebilecektir. Bu bağlamda, AİHM’in tespitinin yalnızca bireysel ihlal tespiti ile sınırlı kalmayacağı, sistematik bir soruna işaret edeceği ve Türk Hükümeti’ne genel tedbirler alma yükümlülüğü getireceği değerlendirilmektedir.

Kararın Emsal Niteliği ve Etkisi

AİHM’in Yalçınkaya kararı ile olası Ayhan Bahar ihlal kararı birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye’de ByLock temelli ceza davalarına ilişkin yeni bir içtihat oluşacağı açıktır. Yalçınkaya kararında AİHM, söz konusu uygulamaya ilişkin verilerin sorgulanmaksızın suç delili olarak kabul edilmesini eleştirerek, bu durumun adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil ettiğine hükmetmiştir. Bu karar, ByLock kullanımına dayalı mahkûmiyetlerin hukuki geçerliliğine ilişkin bir emsal niteliğindedir.

Ayhan Bahar davasında da benzer bir ihlal kararı verilmesi halinde, AİHM’in ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edildiğine ve bu verilerin bağımsız bilirkişi incelemesine tabi tutulmadığına yönelik tespiti, yalnızca başvurucu bakımından değil, aynı durumda bulunan tüm sanıklar açısından emsal teşkil edecektir. Bu durumda, söz konusu verilere dayalı mahkûmiyetlerin hukuki temeli zayıflayacak; CMK m. 311 uyarınca yeniden yargılama taleplerinin önü açılacaktır.

Bu kararın etkisi, yalnızca AİHM’e başvurabilen başvurucularla sınırlı kalmayacak; bireysel başvuru yoluna erişemeyen ya da başvurusu reddedilen kişiler açısından da bağlayıcı emsal niteliği taşıyacaktır. AİHM’in ihlal tespiti, sistematik bir soruna işaret edeceğinden, Türkiye Cumhuriyeti devleti için 46. madde çerçevesinde genel tedbir alma yükümlülüğü doğacaktır. Bu bağlamda, ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edildiği tespiti, tüm ilgili davalar bakımından mahkûmiyetlerin gözden geçirilmesini ve yeniden yargılama taleplerinin kabulünü zorunlu hale getirecektir.

AİHM ÖNÜNDEKİ GELİŞMELERDEN HABERDAR OLMAK İÇİN WHATSAPP KANALIMA KATILABİLİRSİNİZ

Whatsapp
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki davalarda yaşanan gelişmelere,
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına,
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk Hükümeti’ni savunmaya davet ettiği davalara,
  • AİHM’in önemli bildirilerine
  • Yazımlarıma, sıcağı sıcağına ulaşmak için WhatsApp kanalımı takip edebilirsiniz.

Similar Posts