Kürtçe

AİHM, MAHPUSUN TELEFONDA AİLESİYLE KÜRTÇE KONUŞMASINA GETİRİLEN YASAĞI İNCELEYECEK

davanın konusu

AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi), Aziz YALÇIN (43394/20) v. Türkiye davası kapsamında, cezaevinde tutulan mahpusun ailesiyle Kürtçe konuşmasına getirilen yasak ile ilgili Türk Hükümeti’ni savunmasını sunmaya davet etti.

Kürtçe

Söz konusu başvuru cezaevi yetkililerinin, başvurucunun kardeşiyle yaptığı bir telefon görüşmesi sırasında sarf ettiği sözler nedeniyle telefon görüşmelerinde Türkçe dışında bir dil kullanmasını yasaklama kararıyla ilgilidir. Başvurucu, Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamında aile hayatına saygı gösterilmesi hakkının edildiğinden şikayet etmektedir.

AİHM’in Türk Hükümeti’ne Yönelttiği Sorular

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin cevaplaması için Türk Hükümeti’ne yönelttiği sorular aşağıdaki gibidir:

1.  Şikayet konusu karar nedeniyle, Sözleşme’nin 8 § 1 maddesi anlamında, başvurucunun aile hayatına ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına bir müdahale olmuş mudur? (bk. Nusret Kaya ve Diğerleri v. Türkiye, no. 43750/06 ve diğer 4 başvuru, §§ 35-36, AİHM 2014 (özler))?

2.  Eğer öyleyse, bu müdahale hukuka uygun muydu ve Sözleşme’nin 8 § 2 maddesi bakımından gerekli miydi? Özellikle, cezaevi makamları ve yerel mahkemeler, söz konusu kısıtlamayı haklı çıkarmak için ilgili ve yeterli gerekçeler ortaya koyarak çatışan menfaatleri dengeleme görevlerini yerine getirmişler midir (bk. genel ilkeler için, a.g.k., §§ 49-55)?

Taraflar, ilgili belgeleri sunarak, söz konusu kısıtlamanın yalnızca başvurucunun kardeşiyle yaptığı telefon görüşmelerine mi ilişkin olduğunu yoksa başvurucunun tüm telefon görüşmelerine mi uygulandığını açıklamaya davet edilmektedir.

AİHM’in Benzer Şikayetler Kapsamında Verdiği Kararlar

AİHM

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Nusret Kaya ve Diğerleri v. Türkiye davasında, ilgili zamanda Türkiye’nin çeşitli illerindeki ceza infaz kurumlarında tutuklu ya da hükümlü olarak tutulan başvurucuların aileleriyle Kürtçe konuşma taleplerinin ceza infaz kurumu idaresi tarafından reddedilmesini incelemiştir. Ayrıca aynı davada bazı başvurucuların Kürtçe faks ya da mektup gönderme talepleri de reddedilmiş, ilgili metnin ancak ücreti başvurucu tarafndan karşılanmak üzere Türkçe’ye çevirilmesi şartıyla gönderilebilmesine izin verilmiştir (Bu son şikayet temellendirilemediği için Mahkeme tarafından kabul edilemez bulunmuştur).

Kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, her şeyden önce, Sözleşme’nin 5. maddesi bakımından yasaya uygun olan tutukluluğun, doğası gereği, tutuklu kişinin özel ve aile hayatının kısıtlanmasına neden olduğunu kabul etmiştir. Yine de Mahkeme, tutuklu kişinin yakın akrabalarıyla ilişkisini sürdürmesi konusunda idarenin yardımcı olmasının “aile hayatına saygı gösterilmesi açısından büyük önem” arz ettiğini de kararında özellikle vurgulamıştır. Mahkeme, aynı zamanda tutukluların dış dünya ile ilişkilerinin belli ölçüde kontrol altında tutulması gerektiğini ve bu durumun tek başına Sözleşme’ye aykırı olmadığını da kabul etmektedir.

Söz konusu kararının devamında Mahkeme, ceza infaz kurumlarında Türkçe dışında bir dil kullanılmasının yasaklanmasının kanun tarafından öngörüldüğünü ve düzenin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi gibi meşru amaçlar taşıdığını kabul etmiştir. Türk Hükümeti ise başvurucuların PKK terör örgütü üyesi olduğunu ve Kürtçe telefon konuşması yapmayı talep etmeden önce aileleriyle olan telefon konuşmalarında daha önce Türkçeyi kullandıklarını belirterek bu yasağın gerekliliğini savunmuştur.

Kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, özel güvenlikle ilgili hapisten kaçma tehlikesinin önlenmesi gibi sebeplerin, özel tutukluluk rejiminin uygulanmasını ve tutuklunun tercih ettiği dilde yakınlarıyla haberleşmesinin yasaklanmasını haklı gösterebileceğini belirterek söz konusu yasağın, tüm tutuklular için farklılık gözetilmeden, genel biçimde ve tutuklulardan her birine atfedilen suçların veya her bir tutuklunun kişiliğinin gerektirebileceği, güvenlik bakımından gerekliliklere dair her türlü bireysel değerlendirmeden bağımsız olarak uygulanmasını eleştirmiştir. Söz konusu karara konu olayda Türkçe dışında başka bir dil kullanma yasağı genel olarak ve ayrım gözetilmeksizin tüm mahkûmlara uygulanmıştır. Her mahkûmun kişiliği veya mahkûmların tutulmasını gerektiren suçlar tespit edilerek haklı gerekçelere dayandırılabilecek olan güvenlik tedbirleri tek tek değerlendirilmemiştir.

AİHM, Kürtçe’nin Türkiye’de akıcı olarak konuşulan diller arasında yer aldığını Belirtmişti

Ayrıca Avrupa Mahkemesi, Kürtçe’nin Türkiye’de akıcı olarak konuşulan diller arasında yer aldığını ve bazı tutuklular tarafından aile ilişkileri çerçevesinde kullanıldığını da tespit etmiştir. Avrupa Cezaevi Kuralları’na göre, yetkililerinin, hükümlü ve tutukluların yakın akrabalarıyla iletişim kurabilmelerine yardım etmeleri gerekir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türk makamlarının çeviri sistemi gibi uygulamara başvurmadığını belirtmiştir. Avrupa Mahkemesi, cezaevi idarelerinin tutuklulara ailesiyle iletişimini sürdürmesi konusunda yardımcı olmasının aile hayatına saygı bakımından büyük önem taşıdığını belirterek başvurucuların aile hayatına saygı gösterilmesi haklarının ihlal edildiğine hükmetmiştir.

Aziz YALÇIN (43394/20) v. Türkiye davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk Hükümeti’ne cevaplaması için yönelttiği soruların İngilizce orijinal metnini burada, tarafımca yapılan Türkçe çevirisini ise burada bulabilirsiniz.

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir