aihm tutuklama min
|

AİHM ÖNÜNDEKİ ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKININ İHLALİNE İLİŞKİN ŞİKAYETLER: 2021 YILI BAŞLARINDA BİLDİRİLEN DAVALAR

Yazının içeriğini ve her gelişmeye ilişkin detayları aşağıda bulabilirsiniz. Bununla birlikte şu ana kadar hakkında kayıttan düşürülen başvurulara ulaşmak için buraya, AİHM’in esasa ilişkin verdiği kararlara ulaşmak için buraya, henüz karara bağlanmayan başvuruların ne zaman karara bağlanacağına ulaşmak için buraya tıklayınız.

DAVANIN KONUSU

AİHM

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde yer alan başvurular, esas olarak, başvurucuların 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrasında Türk makamları tarafından “Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması” olarak tanımlanan ve darbe girişiminin arkasında olduğu değerlendirilen bir örgüte üye oldukları şüphesiyle yakalanmaları ve tutuklanmalarıyla ilgilidir.

Başvurucular esas olarak, çeşitli tarihlerde, Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi uyarınca cezalandırılan bir suç olan FETÖ/PDY üyeliği şüphesiyle yakalanmış ve yargılanmak üzere tutuklanmışlardır.

Tutuklama kararları, esas olarak iddia edilen suçun niteliğine, delillerin durumuna ve hükmedilecek muhtemel cezanın ağırlığın dayanıyordu. tutukluluk kararlarında, ayrıca, darbe girişimine ilişkin soruşturmaların ülke genelinde yürütülmekte olduğu, henüz tüm şüphelilerin ifadelerinin alınmadığı ve iddia edilen suçun Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100 § 3 maddesinde listelenen “katalog” suçlar arasında yer aldığı belirtilmiştir.

İlk tutuklama kararlarından ve dava dosyalarında bulunan belgelerden, başvurucuların çoğunun ByLock mesajlaşma sisteminin kullanıcısı olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır. Başvurucuların, kendilerine atfedilen suçu işlediklerine dair makul şüphenin bulunmadığı iddiası da dâhil olmak üzere, tutuklama kararlarına karşı ileri sürdükleri itirazlar, Anayasa Mahkemesi de dâhil olmak üzere, mahkemeler tarafından reddedilmiştir.

DAVALARIN ELE ALINMA SÜRECİ

DAVALARIN TÜRK HÜKÜMETİ’NE BİLDİRİLMESİ

Türk Hükümeti’ne Bildirilen Davalar

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi ile güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiğinden şikayet eden 865 başvurucunun şikayetini 19/03/2021 ile 17/05/2021 tarihleri arasında aşağıda listelenen sekiz grup altında Türk Hükümeti’ne bildirerek Türk Hükümeti’ni savunmasını sunmaya davet etmiştir (Mahkeme’nin Hükümet’e yönelttiği sorulara, başvurucuların listesine ve başvurucuların Hükümet’e iletilen şikayetlerine ulaşmak için ilgili davanın üzerine tıklayabilirsiniz).

Başvurucuların Şikayetleri

Başvurular esas olarak, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişimi sonrasında FETÖ/PDY üyeliği şüphesiyle başvuru sahiplerinin yakalanmaları ve yargılanma öncesi tutuklanmalarıyla ilgilidir.
Başvuru sahipleri, aşağıdaki iddialara dayanarak Sözleşme’nin 5. maddesi ile güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir (her bir başvurucu tarafından ortaya atılan özel şikayetlerle ilgili ayrıntılı bilgi için yukarıda listelenen ilgili davaya bakınız):

  • Suç işlediklerine dair herhangi bir makul şüphe bulunmadığı halde tutuklanmaları;
  • İlk tutukluluklarını ve tutukluluk hallerinin devam etmesini haklı çıkarmak için ilgili ve yeterli nedenlerin bulunmaması;
  • Tutukluluk sürelerinin çok uzun olması;
  • Tutukluluk incelemelerinin duruşma yapılmakızın dosya üzerinden gerçekleştirilmesi ve bu incelemeler hakkında Cumhuriyet savcısının mütalaasının bildirilmemesi;
  • Soruşturma dosyalarına erişimlerinin kısıtlanması;
  • Tutukluluk hallerine veya salıverilme taleplerine itirazlarının geç incelenmesi veya hiç incelenmemesi;
  • Tutukluluk hallerini uzatan kararların kendilerine tebliğ edilmemesi veya bu kararlara itiraz etmelerini engelleyen bir gecikmeyle tebliğ edilmesi;
  • Özellikle avukatlarıyla görüşmelerinin cezaevi yetkilileri tarafından izlendiği gerçeğini göz önünde bulundurarak, tutukluluklarına itiraz etmek için etkili avukat yardımı ve kolaylıklardan yararlanmamaları;
  • Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularını incelemek için harcadığı sürenin fazla olması;
  • Sözleşmenin 5. maddesi uyarınca haklarının ihlal edildiği iddiasıyla iç hukukta telafi edici bir çözüm yolunun bulunmaması;

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk Hükümeti’ne Yönelttiği Sorular

Yukarıdaki şikayetlerle ilgili, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türk Hükümeti’ne cevaplaması için yönelttiği sorular ise aşağıdaki gibidir:

  1. Başvuranların, özellikle bir suçun işlendiğine ilişkin “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller” gerektiren Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi dikkate alınarak (özellikle bkz. Fox, Campbell ve Hartley v. Birleşik Krallık, 30 Ağustos 1990, § 32, Seri A No. 182), Sözleşme’nin 5 § 1 (c) maddesinin amaçları doğrultusunda, bir suç işlediklerine ilişkin “makul şüphe” temelinde tutuklandıkları kabul edilebilir mi?
    Anayasa Mahkemesi, makul şüphenin varlığını başvuranların tutuklanmasına ilişkin kararlar alındıktan sonra ortaya çıkan delillere mi dayandırdı? (özellikle bkz. Baş/Türkiye, no. 66448/17, § 185, 3 Mart 2020)?
  2. (a) Başvuru sahipleri, Sözleşmenin 5 § 3 Maddesi kapsamındaki şikayetleriyle ilgili olarak iç hukukta mevcut olan çözüm yollarını tükettiler mi? Başvuru sahiplerinin şikayetlerinin yalnızca yargılama öncesi tutukluluk süreleriyle ilgili olmadığı, aynı zamanda yerel mahkemelerin ilk ve devam eden tutukluluklarını gerekçelendirmek için ilgili ve yeterli gerekçeleri sunmadıkları iddiasıyla ilgili olduğu ölçüde, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141 § 1(d) maddesi uyarınca bir tazminat talebi, bu şikayetlerle ilgili etkili bir çözüm yolu olarak kabul edilebilir mi (bkz. Selahattin Demirtaş v. Türkiye (no. 2) [GC], no. 14305/17, § 213, 22 Aralık 2020)?
    (b) Başvuru sahiplerinin tutukluluğu, Sözleşmenin 5 § 3 maddesinin gereklilikleriyle uyumlu muydu? Özellikle:
    (i) Başvuru sahiplerinin tutuklanmasına ve tutukluluk sürelerinin uzatılmasına karar veren ve bu kararlara karşı yapılan itirazları inceleyen hakimler, söz konusu özgürlükten mahrumiyet için ilgili ve yeterli gerekçeleri sağlama yükümlülüklerini yerine getirdiler mi (özellikle bkz. Buzadji/Moldova Cumhuriyeti [BD], no. 23755/07, § 102, AİHM 2016 (özler))? (ii) Başvuru sahiplerinin tutukluluk süresi, Sözleşmenin 5 § 3 maddesi uyarınca “makul süre” şartını ihlal ediyor muydu?
  3. Başvuru sahipleri, Sözleşmenin 5 § 4. Maddesi uyarınca, özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarının yasallığına itiraz edebilecekleri etkili bir çözüm yoluna sahip miydi? Özellikle, Hükümet, başvuru sahipleri tarafından yapılan aşağıdaki şikayetlere cevap vermeye davet edilmektedir (şikayetlerin sunulması sırasında halihazırda aranan çözümlerle ilgili oldukları ölçüde):
    (i) tutukluluk sürelerini uzatma kararları ve bu kararlara itirazları duruşma yapılmadan incelendiği ve savcıların mütalaaları kendilerine tebliğ edilmediği için silahların eşitliği ilkesine uyulmamıştır (özellikle bkz. Baş, yukarıda anılan, §§ 212 -214 ve Kocamış ve Kurt v. Türkiye, no. 227/13, §§ 34-35, 25 Ocak 2022);
    (ii) soruşturma dosyasına erişimlerine getirilen kısıtlama nedeniyle tutukluluklarına etkili bir şekilde itiraz edememişlerdir (bkz. diğerlerinin yanı sıra, Ceviz v. Türkiye, no. 8140/08, § 41, 17 Temmuz 2012);
    (iii) tutuklanmalarına yönelik itirazları incelenmemiş veya geç incelenmiştir (bkz. örneğin, Shannon v. Letonya, no. 32214/03, §§ 67 -74, 24 Kasım 2009);
    (iv) tutukluluklarını uzatma kararları kendilerine tebliğ edilmemiş veya bu kararlara itiraz etmelerini engelleyen bir gecikme ile tebliğ edilmiştir (karşılaştırınız, örneğin, Voskuil/Hollanda, no. 64752/01, § 83, 22 Kasım 2007);
    (v) özellikle avukatlarıyla görüşmelerinin izlendiği gerçeği göz önünde bulundurularak, tutuklanmalarına itiraz etmek için etkili avukat yardımı veya kolaylığına sahip değillerdi (bkz. mutatis mutandis, Slovakya, no. 36997/08, § 78, 17 Aralık 2013);
    (vi) Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurularını incelemek için harcadığı süre uzundu (Kavala/Türkiye, no. 28749/18, §§ 181 -184, 10 Aralık 2019).
  4. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. Maddesi uyarınca sağlanan tazminat çaresi, (i) tutukluluğun gözden geçirilmesi sırasında sözlü duruşma yapılmaması; (ii) tutukluluk kararının tebliğ edilmemesi veya geç tebliğ edilmesi; ve (iii) sulh ceza hakimlikleri tarafından tutukluluğa itirazın incelenmemesi ya da geç incelenmesi (örneğin, Hebat Aslan ve Firas Aslan v. Türkiye, No. 15048/09, §§ 92 -93, 28 Ekim 2014) ile ilgili şikayetler açısından Sözleşmenin 5 § 4. Maddesi kapsamında etkili bir çözüm yolu oluşturdu mu?
  5. Başvuru sahipleri, Sözleşmenin 5 § 5 maddesinin gerektirdiği şekilde, 5 §§ 1, 3 ve/veya 4. Maddeye aykırı olduğunu düşündükleri tutuklulukları için etkili ve uygulanabilir tazminat alma hakkına sahip miydi (Kocamış ve Kurt, yukarıda bahsi geçen, §§ 36 -40)?
avukat min

AİHM Önünde Avukat İle Temsil

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İç Tüzüğü’nün 36. maddesinin 2. fıkrası kapsamında Daire Başkanı tarafından başvuruculara kendilerini temsil etme imkanı tanınmıştır.

Türk

Yargılama Kapsamında Kullanılacak Dil

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İç Tüzüğü’nün 34. maddesinin 3. fıkrası kapsamında Daire Başkanı tarafından başvurucuların Türkçe kullanmalarına izin verilmiştir.

TÜRK HÜKÜMETİ’NİN BAŞVURULARIN KABUL EDİLİRLİĞİ VE ESASINA İLİŞKİN GÖZLEMLERİ

Türk Hükümeti’nin AİHM’e Sunduğu Gözlemlerinden Notlar

  • Hükümet’in gözlemleri 460 sayfadan oluşmaktadır ve tamamen İngilizce’dir. Ayrıca 1.870 sayfa ek sunmuştur.
  • Hükümet’in yazılı gözlemlerinin bir kısmı 01/06/2022 tarihinde diğer kısmı ise 20/06/2022 tarihinde başvurucu ya da avukatlarının eComms hesaplarına yüklendi ve ilgililer 24/08/2022 ve 12/09/2022 tarihlerine kadar en güncel gözlemleri ile adil tazmin taleplerini sunmaya davet etti.
  • Mahkeme, bu sürenin uzatılmayacağını belirtiyor.
  • Daha önce pek çok kez dile getirdiğim üzere bu süreye riayet etmeyen başvurular Mahkeme tarafından düşürülmektedir. Ve maalesef bu süreye riayet etmeyen başvuruların oranı %18‘dir.

Türk Hükümeti’nin Kabul Edilebilirliğe İlişkin İtirazları

Türk Hükümeti aşağıdaki iddiaları ileri sürerek başvurunun kabul edilirliğine itiraz etmiştir:

  • Bir takım başvurucuların Ceza Muhakamesi Kanunu’nun 141. maddesi kapsamında tazminat davası davası açtığı ve kullandıkları bu yola ilişkin iç hukuk yolunu usulüne uygun bir şekilde tüketmediği,
  • Bir takım başvurucuların Ceza Muhakamesi Kanunu’nun 141. maddesi kapsamında tazminat davası davası açtığı ve bu kapsamda kendilerine tazminat ödendiği, dolayısıyla da mağdur sıfatlarının bulunmadığı,
  • Bir takım başvurucuların Ceza Muhakamesi Kanunu’nun 141. maddesi kapsamında tazminat davası davası açmadığı gerekçesiyle iç hukuk yolunu usulüne uygun bir şekilde tüketmediği,
  • Sözleşme’nin 15. maddesi kapsamında Sözleşme’den doğan yükümlülüklerini askıya aldığını bildirdiği,
  • Bir takım başvurucuların, salıverildikleri ya da haklarında hüküm verildiği dolayısıyla da tutukluluk halleri sona erdiği halde bu gelişmeyi AİHM’e bildirmedikleri, bu nedenle de başvuru hakkını kötüye kullanıkları

Türk Hükümeti’nin Esasa İlişkin Savunması

Tutuklama Tedbiri Uygulanırken Bir Suç İşlediklerine Dair Haklarında Makul Şüphe Bulunduğuna Dair Beyanı
ByLock

Başvurucuların büyük bir çoğunluğu hakkında ilk tutuklama kararı verilirken ve de tutukluluk hallerinin devamı yönünde karar verilirken yerel mahkemeler ilgilinin ‘ByLock kullandığı’ yönündeki iddialara dayanmıştır.

Başvurucuların üzerine atılı iddialara tek tek aşağıda listelenmiştir. Türk Hükmeti de bu iddialara dayanarak başvurucuların maruz kaldığı tutuklama tedbirinin makul olduğunu savunmuştur.

Dijital delil
  • Bylock uygulamasının kullanımı,
  • Örgütsel yapı ve/veya örgütsel pozisyonları içinde hareket ettiklerini gösteren Bylock konuşmalarının içeriği,
  • Örgüte üye olan diğer kişilerden elde edilen dijital verilerde, başvuru sahibinin örgüt yapısına ve/veya örgütsel pozisyonuna katılımını gösteren bilgilerin elde edilmesi,
  • Başvuru sahibinin bilgisayar, cep telefonu, flash disk, yazılı metin gibi kişisel eşyaları üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporlarda yer alan bulgular,
Başvurucunun FETÖ/PDY silahlı terör örgütü İle bağlantısı olduğuna ve/veya FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğuna dair kendi beyanları
Başvuru sahibinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütündeki hiyerarşik konumunu gösteren tanık beyanları
  • Başvuru sahibinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütündeki hiyerarşik konumunu gösteren tanık beyanları,
  • Örgütsel toplantıların düzenlenmesi ve/veya katılımına ilişkin tanık beyanları
  • Örgüt evlerinde kalmayla ilgili tanık beyanları,
  • Başvuru sahibinin örgüte finansal destek sağladığını gösteren tanık beyanları,
  • Başvuru sahibinin bir kod adı kullandığına dair tanık beyanları
  • Başvuru sahibinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantısını gösteren tanık beyanları,
Örgütün talimatları doğrultusunda bir suçun işlenmesi
  • Darbe girişimine katılma,
  • Kamu hizmetine girişte sorulan soruların çalınması,
  • Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Şekilde Elde Edilmesi, Mahremiyetin İhlal Edilmesi ve Görevin Örgüt Lehine Suistimal Edilmesi,
  • Terör örgütü liderinin talimatı doğrultusunda terör örgütüne finansman sağlanması,
  • Örgütün lehine düzenlenen eylemlere katılma,
Tutuklama Tedbiri Uygulanırken İlgili ve Yeterli Gerekçelerin Bulunduğuna Dair Beyanı

Hükümet, başvurucuların yargılanmak üzere tutulmalarına ve tutukluluk hallerinin devamına ilişkin yerel mahkemelerin, Sözleşme’nin 5 § 3 maddesi kapsamında, aşağıdaki hususlara dayandığını kaydetmektedir:

  • Kaçma şüphesi,
  • Suçun ve hükmedilmesi muhtemel cezanın ağırlığı,
  • Delillerin karartılması ya da tahrif edilmesi riski,
  • Kamu düzeninin bozulması tehlikesi,
  • Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetine yönelik darbe tehdidi ve tehlikesinin devam etmesi,
  • Yeniden suç işleme riski,
  • İsnat edilen suçun, tutukluluk sebebinin var olduğu varsayılan suçlar arasında ye alması

Peki Bu Aşamada Başvurucu ya da Avukatlar Ne yapmalı?

Başvurucu ya da avukatlarının bir kısım davalarda 24/08/2022 tarihine kadar diğer davalarda ise 12/09/2022 tarihine kendi gözlemlerini ve adil tazmin taleplerini Mahkeme’ye sunması gerekir.

Başvurucu ya da Avukatlar Cevaplarını Mümkün Mertebe eComms Üzerinden Gödermeli

eComms

Başvurucular ile aralarında iletişimi daha sağlıklı ve güvenilir kılmak amacıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kendisine gönderilece cevapların eComms üzerinden gönderilmesini talep ediyor. Maalesef posta yoluyla gönderilen cevaplarda zaman zaman sorunlar çıkmakta ve de bu telafi edilemez mağduriyetlere yol açmaktadır (Örnek vakalar için buraya tıklayabilirsiniz).

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2021 yılı başlarında ve de 2022 yılı haziran ayı içerisinde başvurucuları uyararak bir (eComms) elektronik iletişim sistemi hesabı açmalarını talep etmişti. Bu talep doğrultusunda bir eComms hesabına ekli olan başvuru kapsamında sunulacak cevaplar mutlaka elektronik iletişim sistemi üzerinden sunulmalıdır.

BAŞVURUCULARIN GÖZLEMLERİ VE ADİL TAZMİN TALEPLERİ TÜRK HÜKÜMETİ’NE BİLDİRİLDİ

Söz konusu davalar kapsamında, süresi içerisinde Türk Hükümeti’nin gözlemlerine karşı kendi gözlemlerini ve adil tazmin taleplerini AİHM’e sunan başvurucu ya da avukatların cevapları Türk Hükümeti’ne sunuldu. Türk Hükümeti, Mahkeme’nin daveti üzerine 13 Aralık 2022 tarihine kadar başvurucuların gözlemlerine ve adil tazmin taleplerine ilişkinn gözlemlerini sunacak.

TÜRK HÜKÜMETİ İKİNCİ GÖZLEMLERİNİ SUNDU

Türk Hükümeti’nin Mahkeme’ye sunduğu ikinci savunması, başvurucu ya da avukatlarının eComms hesaplarına yüklendi. Hükümet’in dile getirdiği hususlar aşağıdaki gibidir:

Olgu ve Olaylara İlişkin Hükümetin Beyanı

  • Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesi kapsamında tazminat davası açan başvurucuların başvurularu hakkında kayıttan düşme kararı verilmesi gerektiği,
  • Türk Hükümeti’nin, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrası 21 Temmuz 2016 tarihinde Sözleşme’den kaynaklanan yükümlülüklerini askıya aldığı, bu nedenle şikâyet konusu tutuklama tedbirlerinin ulusun karşı karşıya olduğu tehlike ve tehdir ile uyumlu olduğu,
  • Bazı başvurucuların şikayetlerini Anayasa Mahkemesi önünde dile getirmeden doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde dile getirdiğini, bu şikayetlerin kabul edilemez bulunması gerektiği.

Kabul Edilirlik ve Esasa İlişkin Hükümetin Beyanı

  • Bazı başvurucuların ek gözlemlerinde yeni şikâyetler dile getirdiği,
  • İki başvurucunun süresi içerisinde kendi gözlemlerini ve adil tazmin taleplerini sunmadığını, bu başvuruların kayıttan düşürülmesi gerektiğini.

Adil Tazmin Taleplerini İlişkin Hükümetin Beyanı

  • Maddi tazminat talebinde bulunan başvurucuların, iddia ettikleri zararlarının iddia ettikleri ihlalden kaynaklandığına dair somut herhangi bir belge sunmadıkları,
  • Başvurucuların iddia ettikleri manevi zararları ile iddia ettikleri ihlal arasında herhangi bir illiyet bağının bulunmadığı,
  • Başvurucuların ödenmesini talep ettikleri gider ve masrafların aşırı ve temelsiz olduğunu, ayrıca bu gider ve masraflara yönelik başvurucuların herhangi bir fatura ya da dekont sunmadıkları

Bu Gözlemlere Karşı Yapılması Gerekenler

Hükümetin bu gözlemleri sadece bilgi amaçlı başvurucu ve de avukatların dikkatine sunulmuştur. Türk Hükümeti’nin beyanında yer alan önemli olgusal aykırılıklar hariç, başvurucuların bu gözlemlere herhangi bir cevap vermemesi gerekir.

Türk Hükümeti’nin Kayıttan Düşürülmesini Talep Ettiği Başvurular

Açıklamalar

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi md. 37§1 (a) uyarınca ‘Yargılamanın her aşamasında, Mahkeme ‘başvurucunun davasını takip etme niyetinde olmadığı kanısına varırsa’ bu başvurunun kayıttan düşürülmesine karar verebilir.’ Eğer Mahkeme başvurucuya cevaplaması için bir yazı gönderir de başvurucu bu yazıyı cevaplamazsa Mahkeme bu başvuruyu kayıttan düşürebilir. Maalesef bu durum çok sık karşılaşılan bir olaydır, hatta Mahkeme başvuruculara gönderdiği yazılarda bu uyarıyı genellikle yapar.

kayittan dusme

Sözleşme’nin 37§1 (a) maddesine dayanarak Türk Hükümeti, 2022 yılı Ağustos – Eylül aylarına kadar (süresi içerisinde) cevap verilmemesi nedeniyle çok sayıda başvurunun kayıttan düşürülmesini talep etmiştir. Buna dair istatistik, tablo hainde yan tarfata sunulmuştur.

Kayıttan Düşürülmesi Talep edilen Başvuruların Listesi

81096/17 Diri v. Türkiye; 84/18 Özbek v. Türkiye; 86/18 Tan v. Türkiye ; 133/18 Çiftçi v. Türkiye; 144/18 Eker v. Türkiye; 6480/18 Arslan v. Türkiye; 6691/18 Uzundal v. Türkiye; 7741/18 Güneş v. Türkiye; 7747/18 Gökçe v. Türkiye; 9904/18 Şimşek v. Türkiye; 10891/18 Bulmuş v. Türkiye; 14910/18 Güler v. Türkiye; 16895/18 Arslanbaba v. Türkiye; 16900/18 Kartal v. Türkiye; 17569/18 Çengelci v. Türkiye; 19290/18 Yılmaz v. Türkiye; 20469/18 Koç v. Türkiye; 21908/18 Aksoy v. Türkiye; 41587/18 Esen v. Türkiye; 45718/18 Seçgin v. Türkiye; 46241/18 Kıran v. Türkiye; 46372/18 Tuncer v. Türkiye; 46421/18 Şakiroğlu v. Türkiye; 46901/18 Alimoğlu v. Türkiye

76406/17 Günay v. Türkiye; 36939/18 Kunt v. Türkiye; 45291/18 Şafak v. Türkiye; 50753/18 Yağmurlu v. Türkiye; 54459/18 Zorlu v. Türkiye; 59144/18 Tosun v. Türkiye; 3432/19 Türkmen v. Türkiye; 4118/19 Ünaldı v. Türkiye; 4300/19 Dilgin v. Türkiye; 4301/19 Akkaya v. Türkiye; 5257/19 Bayraktar v. Türkiye; 5413/19 Uyar v. Türkiye; 5476/19 İnam v. Türkiye; 5558/19 Kılıç v. Türkiye; 6078/19 Keskin v. Türkiye; 6321/19 Özata v. Türkiye; 14991/20 Arslan v. Türkiye

69774/17 Taze v. Türkiye; 10640/18 Demir v. Türkiye; 33368/18 Dinç v. Türkiye; 39113/18 Öztürk v. Türkiye; 40472/18 Abalı v. Türkiye; 44651/18 Atılgan v. Türkiye; 45087/18 Taşkın v. Türkiye; 45297/18 Ergin v. Türkiye; 45334/18 Kaçar v. Türkiye; 47561/18 İçer v. Türkiye; 47703/18 Kaplan v. Türkiye; 48051/18 Yıldız v. Türkiye; 49298/18 Kocaer v. Türkiye; 49405/18 Öztürk v. Türkiye; 50055/18 Yılmaz v. Türkiye; 50258/18 İlhan v. Türkiye; 50627/18 Sayın v. Türkiye; 50884/18 Şahin Balcık v. Türkiye; 51101/18 Yanmaz v. Türkiye; 51313/18 Olgaç v. Türkiye; 53546/18 Suyabatmaz v. Türkiye; 53608/18 Kaya v. Türkiye

14838/17 Öztürk v. Türkiye; 18879/17 Yıldırım v. Türkiye; 34120/17 Şirin v. Türkiye; 40060/17 Tunç v. Türkiye; 43691/17 Duruay v. Türkiye; 44794/17 Topal v. Türkiye; 48980/17 Aksu v. Türkiye; 51933/17 Akkurt v. Türkiye; 54589/17 Metin v. Türkiye; 58442/17 Doğru v. Türkiye; 60991/17 Aslan v. Türkiye; 61696/17 Bayram v. Türkiye; 62119/17 Akbudak v. Türkiye; 62229/17 Dumanoğlu v. Türkiye; 62850/17 Geniş v. Türkiye; 63210/17 Gül v. Türkiye; 63445/17 Tanrıverdi v. Türkiye; 63787/17 Doğanyiğit v. Türkiye; 63979/17 Sevinç v. Türkiye; 66600/17 Hocaoğlu v. Türkiye; 67652/17 Şafak v. Türkiye; 70498/17 Kara v. Türkiye; 70530/17 Şimşek v. Türkiye; 70792/17 Aslan v. Türkiye;

75884/17 Çetin v. Türkiye; 79093/17 Kablan v. Türkiye; 80966/17 Demirkandan v. Türkiye; 81536/17 Uzun v. Türkiye; 81712/17 Yıldız v. Türkiye; 81845/17 Dalcan v. Türkiye; 81926/17 Kabak v. Türkiye; 82344/17 Babalı v. Türkiye; 82736/17 Ak v. Türkiye; 82856/17 Soyuğurlu v. Türkiye; 84075/17 Özdemir v. Türkiye; 84121/17 Okumuş v. Türkiye; 84137/17 Bayram v. Türkiye; 26423/18 Dundar v. Türkiye; 26630/18 Kılıç v. Türkiye; 26927/18 lldam v. Türkiye; 27025/18 Diler v. Türkiye; 29604/18 Oral v. Türkiye; 30463/18 Sayhan v. Türkiye; 30507/18 Sarıbay v. Türkiye; 30537/18 Güneş v. Türkiye; 39423/18 Çapkın v. Türkiye; 39434/18 Kuş v. Türkiye; 40078/18 Öztürk v. Türkiye

16941/18 Tükenmez v. Türkiye; 16981/18 Karahalil v. Türkiye; 17110/18 Melemez v. Türkiye; 20263/18 Uygur v. Türkiye; 21077/18 Göksu v. Türkiye; 7294/19 Isik v. Türkiye; 22008/18 Göksel v. Türkiye: 22218/18 Şahin v. Türkiye; 25335/18 Cantav v. Türkiye; 25901/18 Karakaya v. Türkiye; 26019/18 Şen v. Türkiye

44192/18 Yapalak v. Türkiye; 47444/18 Özbayram v. Türkiye; 53925/18 Kisin v. Türkiye; 54455/18 Saka v. Türkiye; 55894/18 Taşğın v. Türkiye; 56270/18 Şahin v. Türkiye; 56577/18 Bilgin v. Türkiye; 57214/18 Kaya v. Türkiye; 57760/18 Keskin v. Türkiye; 58224/18 Çabuk v. Türkiye; 58411/18 Eriktaş v. Türkiye; 59028/18 Öztürk v. Türkiye; 59969/18 Çalışkan v. Türkiye; 59992/18 Çınar v. Türkiye; 28/19 Barlas v. Türkiye; 113/19 Çalak v. Türkiye; 373/19 Çoban v. Türkiye; 1148/19 Tütüneken v. Türkiye; 1661/19 Kazan v. Türkiye; 1686/19 Şahin v. Türkiye; 2014/19 Gülbey v. Türkiye; 2018/19 Eren v. Türkiye; 2127/19 İnan v. Türkiye; 2232/19 Özer v. Türkiye; 2255/19 Aksoy v. Türkiye; 2257/19 Koç v. Türkiye; 2262/19 İmamoğlu v. Türkiye; 2843/19 Işık v. Türkiye; 2863/19 Apaydın v. Türkiye;

6769/18 Olcay v. Türkiye; 6959/18 Baş v. Türkiye; 7942/18 Atılgan v. Türkiye; 9583/18 Akbulut v. Türkiye; 11786/18 Ören v. Türkiye; 13649/18 Tayman v. Türkiye; 14500/18 Altay v. Türkiye; 14565/18 Özer v. Türkiye; 40911/18 Can v. Türkiye; 41230/18 Pekkürkcü v. Türkiye; 41526/18 Atak v. Türkiye; 41846/18 Şenliler v. Türkiye; 42901/18 Kara v. Türkiye; 43864/18 Baş v. Türkiye

Düşürülmesi Talep Edilen Başvurularla İlgili Başvurucu Ya Da Avukatları Ne Yapmalı?

Türk Hükümeti’nin kayıttan düşürülmesini talep etmelerine rağmen başvurucu ya da avukatlarının hareketsiz kalmaları durumunda AİHM, ilgili davaları kayıttan düşürecektir (kayıttan düşürülen başvurular için buraya tıklayınız)İlgililer, başvurunun kayıttan düşürülmesini önlemek amacıyla AİHM ile iletişime geçerek davalarını takip etme niyetinde olduklarını belirtmelidirler.

Yukarıda Türk Hükümeti’nin kayıttan düşürülmesini talep ettiği başvuruların listesi yer almaktadır. Bu listede yer alıp da davasını takip etme niyetinde olan başvurucu ya da avukatların tarafımla iletişime geçmeleri durumunda kendileri ile bu niyetlerini Mahkeme’ye bildirebilecekleri bir dilekçe paylaşacağım ayrıca durumun aciliyetine binaen yine bu kapsamda AİHM ile faks üzerinden de iletişime geçerek kendilerine kolaylık sağlayacağım. Bu kapsamda vereceğim ücretsiz destek yalnızca otuz gün ile sınırlı olacaktır.

AİHM, ESASA İLİŞKİN KARARLARINI NE ZAMAN AÇIKLAYACAK?

Başvuru sayısının çok fazla olması nedeniyle AİHM’in, kararlarını sekiz aylık uzun bir zaman diliminde açıklaması muhtemeldir. Bu kapsamda kararların 2023 yılı eylül ayı – 2024 yılı nisan ayı arasında açıklanması muhtemeldir.

BAŞVURULAR KAPSAMINDA AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’NİN VERDİĞİ KARARLAR

AİHM, TAKİP EDİLMEDİKLERİ GEREKÇESİYLE ÇOK SAYIDA BAŞVURU HAKKINDA KAYITTAN DÜŞME KARARI VERDİ

Kayıttan Düşme Kararı Verilen Başvuruların Listesi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türk Hükümeti’nin savunmasını sunduğu halde süresi içerisinde cevap verilmeyen dolayısıyla takip edilmeyen çok sayıda başvuruyu çeşitli tarihlerde verdiği çeşitli kararlarıyla kayıttan düşürdü (İlgili kararları ve kayıttan düşürülen başvuruları liste halinde aşağıda bulabilirsiniz).

Kayıttan Düşme Kararlarına Karşı ne yapılabilir?

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Kayıttan düşürme başlıklı 37. maddesi aşağıdaki gibidir:

Madde 37 – Kayıttan düşürme

  1. Yargılamanın her aşamasında, Mahkeme aşağıdaki koşulların oluştuğu kanısına varırsa bir başvurunun kayıttan düşürülmesine karar verebilir:
    a) başvuru sahibi davasını takip etme niyetinde değilse, veya
    b) ihtilaf çözümlenmişse, veya
    c) Mahkeme’nin saptadığı herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmezse.
    Ancak, bu Sözleşme ve protokolleri ile güvence altına alınan insan haklarına saygının gerekli kıldığı hallerde, Mahkeme başvuruyu incelemeye devam eder.
  2. Mahkeme, koşulların bunu haklı kıldığı kanısına varırsa, bir başvurunun yeniden kayda alınmasını kararlaştırabilir.

Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, davanın takip edilmemesine neden olan mazereti geçerli bir neden olarak görmesi durumunda başvuruyu tekrar kayda alabilir. Ancak, karar bir komite tarafından verildiği için Sözleşme’nin 28. maddesinin 2. fıkrası kapsamında komite tarafından verilen kararlar kesindir. Sonuç olarak söz konusu kayıttan düşürme kararlarına karşı bir itiraz yolu bulunmamaktadır.

ESASA İLİŞKİN KARARLAR

24 Ekim 2024 Tarihli Eriş ve Diğer 44 Başvurucu v. Türkiye Kararı (İhlal Kararı)

AİHM, 24 Ekim 2024 tarihinde taraflara bildirilen kararında, ByLock kullandığı vb. iddiasıyla tutuklanan ve çoğu KHK ile görevlerinden ihraç edilen, aralarında iki müvekkilim ile iki danışanımın da yer aldığı 45 başvurucunun makul şüphe olmaksızın tutuklandığını belirterek manevi tazminat ile gider ve masraflar bağlamında 5.000 € tazminat ödenmesine hükmetti.

Kararın özetine ulaşmak için buraya, İngilizce orijinal versiyonuna ulaşmak için buraya, tarafımca yapılan ve AİHM tarafındam yayımlanan Türkçe çevirisine ulaşmak için ise buraya tıklayınız.

12 Aralık 2024 Tarihli Mecit ve Diğer 82 Başvurucu v. Türkiye Kararı (İhlal Kararı)

AİHM, 12 Aralık 2024 tarihinde taraflara bildirilen Mecit ve Diğer 82 Başvurucu v. Türkiye kararında, ByLock kullandığı vb. iddiasıyla tutuklanan ve çoğu KHK ile görevlerinden ihraç edilen, aralarında iki müvekkilim ile dört danışanımın da yer aldığı toplam 83 başvurucunun makul şüphe olmaksızın tutuklandığını belirterek manevi tazminat ile gider ve masraflar bağlamında 5.000 € tazminat ödenmesine hükmetti.

Kararın özetine ulaşmak için buraya, İngilizce orijinal versiyonuna ulaşmak için buraya, tarafımca yapılan ve AİHM tarafındam yayımlanan Türkçe çevirisine ulaşmak için ise buraya tıklayınız.

12 Aralık 2024 Tarihli Kolay ve Diğer 284 Başvurucu v. Türkiye Kararı (İhlal Kararı)

AİHM, 12 Aralık 2024 tarihinde taraflara bildirilen Kolay ve Diğer 284 Başvurucu v. Türkiye kararında, ByLock kullandığı vb. iddiasıyla tutuklanan ve çoğu KHK ile görevlerinden ihraç edilen, aralarında on dört müvekkilim ile bir danışanımın da yer aldığı toplam 284 başvurucunun ‘tutuklanmaları için ilgili yeterli gerekçe bulunmadığını (md. 5§3)’ belirterek manevi tazminat ile gider ve masraflar bağlamında 3.000 € tazminat ödenmesine hükmetti.

Kararın özetine ulaşmak için buraya, İngilizce orijinal versiyonuna ulaşmak için buraya, tarafımca yapılan ve AİHM tarafındam yayımlanan Türkçe çevirisine ulaşmak için ise buraya tıklayınız.

AİHM’İN İHLAL KARARLARINDA NE DEDİ?

Tutuklama Tedbiri Uygulanırken Bir Suç İşlediklerine Dair Haklarında Makul Şüphe Bulunmadığına İlişkin (Md. 5§1 (c)

AİHM, başvurucuların tutuklu yargılanmalarının, ByLock mesajlaşma sistemini kullandıklarına ilişkin bilgilere ve bazılarıyla ilgili olarak FETÖ/PDY’yi finanse etmek olarak değerlendirilen bankacılık faaliyetlerine ve FETÖ/PDY’ye müzahir birtakım yayınlara abone olmalarına dayandığını belirtmiştir. Tutuklama kararlarında, başvurucuların ByLock mesajlaşma sistemini kullandıkları iddialarının dikkate alındığı ölçüde, Mahkeme, başvuruculara atfedilen suça ilişkin olarak ByLock kullanımının Madde 5 § 1 (c) anlamında “makul şüphe” teşkil edecek nitelikte olmadığının halihazırda tespit edildiğini belirtmiştir (bakınız, Akgün v. Türkiye, no. 19699/18, §§ 151 -85, 20 Temmuz 2021 ve Taner Kılıç v. Türkiye (no. 2), no. 208/18, §§ 102 -03 ve 106 -09, 31 Mayıs 2022).

Mahkeme ayrıca, ilgili olduğu şekilde, başvuruculara atfedilen diğer eylemlerin (başvuruculara atfedilen eylemlere ulaşmak için buraya tıklayınız), söz konusu şüpheleri haklı çıkarabilecek başka herhangi bir bilginin yokluğunda, yasallık karinesinden yararlanan ve başvurucuların  terör örgütü üyeliğini gösteren bir delil bütünü oluşturdukları makul olarak kabul edilemeyecek ikinci dereceden unsurlar olduğunu değerlendirmektedir.

Hükümet’in, başvurucuların ilk tutuklandıkları sırada iddia edilen suçu işledikleri ile ilgili “makul bir şekilde şüpheli” olduklarına dair tatmin edici başka herhangi bir gösterge, “gerçek” veya “bilgi” sağlamadığı dikkate alındığında, Mahkeme, başvurucuların tutukluluklarını haklı çıkaran bir şüphenin “makullüğüne” ilişkin Madde 5 § 1 (c)’nin gerekliliklerinin yerine getirilmediğini tespit etmiştir.

Tutuklama Tedbiri Uygulanırken İlgili ve Yeterli Gerekçelerin Bulundumadığına İlişkin

Ulusal mahkemeler tarafından başvurucuların yargılanmak üzere tutuklanmaları veya tutukluluk hallerinin devamı için gösterilen diğer gerekçelerle ilgili olarak AİHM, öncelikle, delil durumu, tutuklulukta geçen süre ve başvurucuların kaçma ve delilleri karartma riski gibi genel ve soyut bir şekilde, iç hukuk kapsamındaki tutukluluk gerekçelerinin kalıplaşmış bir şekilde sıralandığını gözlemlemektedir.

Mahkeme, darbe girişimini çevreleyen özel koşullar göz önünde bulundurulduğunda, başvurucuların kaçma ve/veya delilleri karartma riskinin, en azından ceza soruşturmasının ilk aşamasında, tutuklama tedbirini haklı çıkarabileceğini kabul etmeye hazır olmakla birlikte, başvurucuların yargılanmak üzere tutulma hallerinin devamına hükmeden müteakip kararların bu açıdan bireyselleştirilmiş bir analiz içermediğini gözlemlemektedir. Mahkeme’ye göre, mevcut davalarda olduğu gibi kalıplaşmış ve tekdüze ifadelerle verilen kararlar, hiçbir şekilde bir kişinin yargılanmak üzere tutulma halinin devamını haklı çıkarmak için yeterli görülemez (bakınız, gerekli değişikliklerin yapılması şartıyla, Şık v. Türkiye, no. 53413/11, § 62, 8 Temmuz 2014). Mevcut davada başvurucuların bir yıl ile dört yıl altı ay arasında değişen süre boyunca yargılanmak üzere tutuklu kaldıkları göz önünde bulundurulduğunda, bu durum özellikle geçerlidir.

Olağanüstü Hal Sürecinde Türk Hükümeti’nin Derogasyon Bildirimine İlişkin

AİHM’e göre, ayrıca, Türkiye’nin olağanüstü hal ilanına ve Sözleşme’de öngörülen yükümlülükleri askıya alma bildirimine neden olan darbe girişiminden kısa bir süre sonra başvurucular tutuklansa da, bunun durumun yarattığı zaruretler dolayısıyla kesinlikle gerekli olduğu söylenemez. Ayrıca Mahkeme,

  • Mahkeme’nin sınırlı kaynakları üzerinde ciddi bir baskı oluşturan Türkiye’de darbe teşebbüsü sonrasında tutuklamalar hakkında benzer binlerce başvurunun bekleyen dava listesinde birikmesini,
  • Söz konusu davaların ele alınmasını önemli ölçüde geciktireceğini,
  • Sözleşme sisteminin, sürekli artan başvuru akışının tehdidi altında olduğunu

ileri sürerek geri kalan diğer şikâyetlerin (başvurucuların şikayetlerine ulaşmak için buraya tıklayınız)incelenmesine gerek olmadığına karar vermiştir.

ESASA İLİŞKİN SONRAKİ KARARLAR NE ZAMAN AÇIKLANACAK

AİHM, taraflara henüz kalan diğer davaların ne zaman açıklanacağını bildirmedi. Ancak, kalan davaların yakın zamanda açıklanmasını bekliyorum.

AİHM ÖNÜNDEKİ GELİŞMELERDEN HABERDAR OLMAK İÇİN WHATSAPP KANALIMI TAKİP EDEBİLİRSİNİZ

Whatsapp
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önündeki davalarda yaşanan gelişmelere,
  • AİHM kararlarına,
  • AİHM’in Türk Hükümeti’ni savunmaya davet ettiği davalara,
  • AİHM’in önemli bildirilerine
  • Yazımlarıma,sıcağı sıcağına ulaşmak için kanalımı WhatsApp kanalımı takip edebilirsiniz.

Similar Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir